28 Kasım 2009 Cumartesi

ZAMANI HAPSETME GÖZLERİNE...

Bazen kaçmak istersin uzaklara.
Kimsenin olmadığı ıssız diyarlara.
Haykırırsın içinde biriktirdiklerini.
Kimse duymasın diye içinde sakladıklarını bunca zaman.
Ağlarsın gözyaşların tükenene kadar.
Kimse ağlama sus demez sana.
Rahat rahat ağlarsın.
Özlemini haykırırsın sanki duyacakmış gibi.
Koşarsın nereye koştuğunu bilmeden.
Her adımında sanki zamanın 5'şer 10'ar arkanda bırakıyormuşçasına.
Sonra yorgun düşer seni taşıyan bacakların artık.
Oracıkta çöker kalırsın.
Düşlersin gelecek günleri.
Geçsin istersin zaman biran önce.
İstediğin güzelliklere kavuşmak için akıp gitsin istersin zamanın.
O an sadece akıp giden zaman ve gözyaşların vardır yanında.
Gitme vakti gelmiştir.
Artık dönmelisin gerçeğe.
Arkanı dönüp gelirsin yeniden zamanın durduğu noktaya...

Ne olursun zamanı hapsetme gözlerine...
Bırak akıp gitsin biran önce avuçlarının arasındanda sana kavuşayım...
*******************
Birini sevdiğinde ve onu tüm kalbinle sevdiğinde, ayrı olduğunuzda da bu aşk asla kaybolmaz...
MUHABBET ÇİÇEĞİ

26 Kasım 2009 Perşembe

MUTLU BAYRAMLAR...


Merhabalar,
ÖNCELİKLE HERKESİN BAYRAMINI KUTLUYORUM.
Uzun zamandır blogumu ihmal ettiğimin farkındayım. Ama hiç fırsat bulamamanın yanında sanırım biraz yalnızlığa ittim kendimi.

Neler mi yapıyorum. Bir önceki yazımdanda okumuşsunuzdur. Hasret yine kapımda. Sabırsızlıkla gün saymaya başladım. Ama günler birtürlü geçmiyor. Zaman durdu. İlerlemiyor sanki :( Eğer çalışmıyor olsam sanırım hiç vakit geçmezdi. Öğrencilerim, dersler derken biraz da olsun zamanı hızlandırıyor. Zaman çok uzun çünkü.
Boş vakitlerimde ders çalışmaya başladım. KPSS bu yıl olmak zorunda.

Son zamanlarda bol bol tlfnum çaldımı acaba deyip tlfnumu yokluyorum :)) Evde garipten tlf sesleri duyuyor, hüzünlü bir şarkı çaldığı an hemen uzaklara dalıyorum ve o beklediğim tlfnun sesini duyduğum an dünyalar benim oluyor. Bana verdiği hırsı, sevgiyi depoluyor günüme öyle devam ediyorum.
Öğretmenler gününde öğrencilerim beni çok mutlu ettiler. Öğrencilerimin dışında özellikle iş yerime gelen beklenmedik çiçek herşeyden çok mutlu etti beni. Kartı okuyunca o kadar mutlu oldum ki. Hasretime ortak olan birtanemin ailesi bana çiçek göndermişti. Ne güzel düşünmüşler. Çok mutlu oldum çok duygulandım.

Bayramdan sonra direksiyon geliştirme kursuna gitmeye karar verdim.
Yeter artık kullanmak lazım şu aracı. Evin önünde öyle beklerken araba ben öyle yağmurda, soğukta sürünüyorum otobüslerde. Babam al kızım arabayı kullan diyor ama sonra kendi kendine ben kasko yaptırtayım bari diyor :))
Ne güzel öğrenmiştim ilk ehliyet aldığımda uzun zaman ara verince pratiklik gitti tabi yeni öğrenmişken. Acil geliştirmem lazım direksiyonumu.
Şimdilik benden bu kadar. Elimden geldiğince blogumu ihmal etmicem bundan sonra.
SEVGİYLE KALIN. MUTLU BAYRAMLAR HERKESE...

22 Kasım 2009 Pazar

YİNE DOLU KALBİM ÖZLEMLE...

miss_you.jpg i miss you image by myloststar26

En zor zamanlar sevgilinin askerde olduğu zamanlardır...
İnsan telefonun başından çekilemez ha aradı ha arayacak sancısıyla heyecanla beklenen telefon.

Geçicek geçmeli ...
Herşey onunla güzelmiş diyorsun askerin gidince...
Nefes almak, yemek yemek, televizyon seyretmek, çarşıda gezinmek aklına gelebilecek herşey onunla güzelmiş...

Öncesinde izlemediğin halde televizyonda askerlik ile ilgili tüm haberleri seyretmek..


Onunla beraber gün saymak... Onsuz hiç bir yere gitmemek... Hiç kabahatin olmadığı halde sana kızdığında bile alttan almak... Her yere telefonu yanına alıp gitmek... Arasa da sesini duysam diye bütün gün beklemek...
Bütün gün geçmeyen dakikaların telefonda bir anda geçmesine sinir olmak...

Askerlik bitince yaşayacaklarını hayal etmek...
En ufak bir şeyi bile paylaşmak istendiği anda aslında onun uzakta olduğunun hatırlanmasıyla o an hüzünlenmek ve paylaşamamak...

Ya geçmişi düşünürsünüz ya geleceği. Geçmişteki anılarda kaybolursunuz gün gelir hayallere dalarsınız geleceğe dair.
Onsuz bişey yapmak gelmez içinizden. Ev kuşu olursunuz. Ona anlatmak istediğiniz şeyleri paylaşmak istediklerinizi her gün mail olarak ona yazarsınız.

Hiç bitmeyecek gibi gelir beklemek. Bazen ne çabuk geçmiş günler dersiniz bazen daha bir sürü gün daha var dersiniz. Kafa karışır algı bozulur. Ama o yanınızda olmasa bile her şeyi onunla yaşarsınız...

Önce gideceği güne yakın yanında sürekli gideceği günü düşünür ve ona bir türlü doyamaz o ısıyı stoklarsınız... Yüzünden binlerce kare fotoğraf çekersiniz gözlerinizle... Sonra uğurlama anı gelir ki önceki hasretlerinizden kat be kat büyüktür ağrısı... Sonra ertesi günden itibaren başlayan o tuhaf kıvranış algılayamama hissizleşme...

Çiftten çifte, bekleyenden bekleyene, yaşanmışlıktan yaşanmışlığa fark var elbet en önemli ayrım bu hissedilen boşluk kıyasında.

Yolda yanınızdan geçip giden askerlere "Allah sabır versin" derken bulursunuz kendinizi. Bütün askeri terimleri öğrenir tencereye teskere deyiverir acınan gülüşmeler yaşarsınız...

Tek emin olduğunuz geçmişinizdir sırtınızı ona dayar belirsiz geleceğe dair planlar yaparsınız. Hırs olur biraz içinizde bu bekleyiş bu arada yapmanız gerekenler adına. Güçlü olmalıyım diye kendinizi zorlarsınız.

Bir yanın hep eksik olur.
'Geçer!' 'aman ne kadar az kalmış!' 'Askerlik mi bu?' diyenlerin sözü o an için dinlenir iç sesle sürekli konuşulur hatta çene düşer ama eve gelinip kanepeye tek başına oturulunca sessizlik başlar. Zaman yine durur...

Yine de en güzel çare telefonun çalmasını beklemektir...
İzin gününde İnternet cafe ve kamera bulmuşsa onu gördüğünüzde dünyanın en çaresiz en özlem dolu en hüzünlü insanı olursunuz bir anda ama bir o kadar da mutlu...
Mümkün olsada dersin " sevgilinin peşinden askerlik yaptığı şehrin yollarına düşsem bilinmedik bir şehre giden virajları ezberlesem...

Hayatın en sadık, en içe kapanık ve en karanlık bekleme dönemi. Beklemek beklemek sadece beklemek. Başka hiçbir şey değil. Anlatılarak bitirilemeyecek, paylaşmayla azalmayacak bir özlem.

İşte böyle bir zaman dilimidir asker yolu beklemek...

5 Kasım 2009 Perşembe

SEVMEK...


Sevmek inanmaktır.

Sevmek yaşamaktır.

Sevdiğini kendisi gibi, kendisinden de çok duyumsamaktır.

Sevmek sevdiği olmaktır.

Sevmekte ikilikler kalkar, bir olmalara gidilir.

İki ten, iki kalp, iki gönül yoktur sevgide.

Tek bir kalp olunur, tek bir yürek olunur.

Sevmek paylaşmaktır .

Sevdiğiyle sevdiğini paylaşmaktır.

Sevdiğiyle kalbini bölüşmektir sevmek.

Ki tek kalp olunsun.

Sevgide son yoktur.

Sevgiler hiçbir zaman son bulmazlar.

Biten sevgiler yoktur, bitmiş gibi görünen sevgiler vardır.

Vazgeçiş de yoktur sevgide.

Yaşandıkça yaşatılır sevilen.

Ama kimi zaman sevgili için kimi zamansa sevginin bir gereği olarak saklanır bu aşklar.

Vazgeçiş yoktur, vazgeçmiş gibi görünmek vardır o yüzden.

Sevmekte istemek yoktur.

Sevgilinin olduğu yerde son bulur istekler.

Bir şey varsa istediğin bu senin için değil, sevgili için istediğindir.

Ondan O'nun adına istersin.

O'nu daha sonsuz sevebilmek için istersin.

Sevme özgürlüğünü istersin, kabul edilmesini istersin.

İstersin ama bir gün gelir bu istekler de son bulur.

Kendinden istersin artık.

Sevgiliyi daha çok sevmek istersin kendinden.

Sonsuz kılmak istersin.

Bu yolda sevgili olur mu, olmaz mı bunu sevgilinin isteği belirler.

Sevmek sevgiliyi istememeyi öğrenmektir.

Sevmek sevgiliyi sevgili olmadan sevmektir.

Sevmek; sevmek istemektir.

Sevmek, beklememektir.

Beklentilerin son bulduğu bir duraktır o.

Öyle ki tüm gerçekler, tüm dünya silinir gider.

Ne O'ndan anlaşılmayı beklersin, ne onu anlamayı.

Ne onun gelmesini beklersin, ne onun Leyla, Mecnun olmasını.

Beklediğin bir şey yoktur sevmeyi becermek dışında.

Sevmek, gücenmemektir.

Sevmek sevgililerin hiçbir sözüne üzülmemeyi ögrenmek demektir.

Sevgilinin ölüm hançerine bile hayır dememektir sevmek.

Onun vuruşuna, onun tokadına alınmamaktır, sevgiliden gelen her hareketi ve her sözü kabullenmektir.

İhanetlere, hainliklere bile üzülmemektir.

Onun eli, kolu, gözü, kalbi olmaktır.

Ama artık onun bir şeyi olunmadığı bir zaman ölmesini bilmektir!

Sevmek, vermektir.

Sevmek sevdiği için almasını bilmektir.

Almamaya yemin ederek vermektir.

Ama almalarda kurtaracaksa sevgiliyi almasını bilmektir sevmek!

Sevmek, tükenmektir.

Sevmekten ölürken tekrar varolmaktır o sevgiden.

Sevmek sevgilinin gel deyişine hayır demektir.

Sevgilinin aşkıyla boğuşurken, yüzerken o aşk denizinde sevgilinin uzanan eline hayır demektir.

Sevgilinin bakan gözüne bakmamaktır sevmek.

Ağlayan gözlere şefkat ve tebessümle yanıt verebilmektir.

Sevmek, sevgili olmaktır.

Sevgilinin yüzündeki gülücük olmaktır.

Onu yaşama döndürecek bir damla su olmaktır.

Sevmek sevgilinin limanı olmaktır.

Sevmek sevdiğinin canı olmaktır.

Sevmek yangın olmaktır.

Yanmaktır, kor olmaktır.

Dağ olmaktır, evren olmaktır.

Her şey olmaktır, hiç olmaktır.

Alev olup girmektir gönüllere.

Sevmek yürümektir gönüllerde.

Sevmek güvenmektir.

Sevmek onaylanmaktır.

Sevmek sevgiliye bir nefes gibi, bir ses gibi yakın olmaktır.

Sevmek çok ötelerde olsa bile yaşamak ve yakın olmaktır sevgiliye.

Yakınlılıktır, doğallıktır, özdenliktir sevmek.

Yalansızlık, içtenlilik, ölümsüzlülüktür sevmek.

İlk insanın, Havva'nın Adem'in saflığını ve temizliğini, çocuk masumluğunu taşımaktır sevmek. Gözyaşı olmaktır, yağan yağmur olmaktır.

Bir sonbahar mevsiminin sarı yaprağı gibi yalnız olmaktır sevmek. Sevgilisizken sevgiliyi sevmektir.

Sevmek üşümektir.

Sevgilinin yokluğuna üşümektir.

Sevgiliyle her şeyi göze almaktır sevmek.

Ki sevgilinin olduğu cehenneme yürümektir.

Sevgilinin olmadığı Cennete de gitmemektir sevmek.

Sevmek, sevgiliyi cennet etmektir.

Sevmek bir olmaktır.

Sevmek yaşamaktır.

Ve sevmek inanmaktır.

Sevmek bir başkasının hayatını yaşamaktır.

Sevmek sevmesini haketmektir.

Sevmek sevgilinin baktığı yerde, sustuğu yerde olmaktır.

Sevmek sevgilisiz geçen gecelerin sabahına varmaktır.

Sevmek saz benizli sabahlarda yaşamaktır sevgiliyi.

Sevmek sevmesini bilmektir.

Sevmek SEVMEK olmaktır.

AŞK olmaktır.

Aşk bir kere sevmektir.

Sevmek aşkın kendisi olmaktır.