31 Mart 2009 Salı

!!!

Hiç keyfim yok bu gece. Küçücük bir umut nasılda hayatımı güzelleştirmeye yetiyormuş. Tam birşeye şartlandırıyoruz kendimizi, sabırsızlıkla bekliyoruz kavuşma gününü ve o umudumun ertelenmesi gerekebileceği haberi geliyor.

Tek umudu kırılan ben değilim. Beklediğimde üzgün... Onunda ertelendi kavuşma umudu.
Ertelenmesi gereken kısa bir süre belki de ama o kısa günler asır gibi geçmek bilmiyor.

Derler ya kimsenin umudunu kırma. Belki de o insanın sahip olduğu tek şey umududur diye. Canım sıkıldı işte. Birden bu gecenin tüm ışıkları söndü içimde. Canımızı sıkanlar utansın. Başka hiçbirşey diyemiyorum. Yine erteleyelim bakalım.
İsyan etmek yanlış...
Herşeyin hayırlısını diliyorum.


28 Mart 2009 Cumartesi

EĞER...


O’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...

Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz...

ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...


O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar,
O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...


Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor,
O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,

Ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerde size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...


Dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...


Hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse...


Elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...

Her şiirde anlatılan O’ysa... her filmin kahramanı O... her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa...


Bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,
İştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...

İştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...

Eliniz telefonla yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız...

Mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...

Kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan silinmiyorsa bir türlü...


Özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...


Hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...


O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...


Ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...


Gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine...

Uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
Dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...

Kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...

Gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...


Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...


o halde bugün sizin gününüz!..


"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz

*********

26 Mart 2009 Perşembe

YÜKSEK TANSİYON :(

http://www.yazarak.com/upload/images/3b033dcd-f56a-42f7-a7b8-3f496379f767_tansiyon.jpg

Bugün benim için felaket birgündü. Sanki tüm olumsuzları çekiyordum. Gece uyandım birara o kadar başım dönüyordu ki su içmeye bile gidemedim. İçimden geçiriyorum yarın böyle olursam nasıl işe gideceğim diye. Sabah uyandım daha iyiyim. Ama keyfim yok. Doğru dürüs makyaj bile yapmadan çıktım evden. Sonra sabah sabah bir öğrencim beni çok sinirlendirdi.

O sinirle baş dönmem yeniden başladı. Bir yandanda kalp çarpıntımı hissediyordum. Hem
en müdürün yanına gittim ve tansiyonumu ölçtürmeye gidebilirmiyim diye izin alacaktım. O an müdürümüz hemen şekerli bir su yapsınlar sana kesin kan şekerin düştü senin dedi.

Sonra o çarpıntımın şiddetiyle beni bir ağıt tuttu. Gözyaşlarımı tutamıyordum. Derken beni dinlenme odasına çıkardılar. Yatırdılar ve ayaklarımın altına bolca yastık koydular. Tüm öğretmenler seferber oldular çevremde. Sonra elim ayağımda uyuşmaya başlayınca hemen beni doktora götürdüler. Tabi fenalaşmamdan bu yana 1 saat geçmişti. O halde tansiyonum 14'e 9 çıktı. Doktor yaşıma göre çok yüksek olduğunu ve bu tansiyonun düşmüş hali olduğunu söyledi. Hiç hoşuma gitmedi dedi doktor. Yarın sabah erkenden kan tahlillerim yapılacak. 1 hafta boyunca günde 2 kez tansiyonum ölçülecek ve rapor edilip doktora götürülecek.

Anlayacağınız tansiyonum düştü diye yapılanlar hep yanlıştı meğersem tansiyonum yükselmiş. Bilmeden bazı şeyleri yapmamak lazım işte...

Sonra eve getirdiler beni. Yattım dinlendim ama hala pek iyi değilim.
Şimdi yeniden dinlenmeye gidiyorum.
HEPİNİZ KENDİNİZE DİKKAT EDİN...

21 Mart 2009 Cumartesi

MUTLULUK VE BEN

Sevgili Funda beni mimlemişti geçtiğimiz hafta. Yoğun olduğumdan dolayı birtürlü yazmak kısmet olmadı. Çok özür diliyorum. Mim konumuz çok hoşuma gitti. Benim için Mutluluk...

Ben küçücük şeylerden mutlu olabilen biriyimdir. Bu huyumu çok seviyorum. Şu hayatta insan küçük şeylerden mutlu olmasını bilmeli bence.
Mutlu olabilmek için doğru yöne bakmak önemli belkide. Mutluluk bazen bir melodide, bazen bir cümlenin içinde saklı, bazen sıcak bir çay sohbetinde, acı bir kahvede, bazen de küçük bir tebessümün içinde, annemin sıcacık kucağında gizli benim için.


Bir sevgilinin içten gelen sıcak bir bakışı, elini tutuşu, küçük bir öpücüğü dünyalara bedeldir benim için. İlla öyle pahalı hediyeler değildir benim için mutluluk.

Mutluluk içimizde. Görmesini bilen gözlerimizde. Hayatı sadede siyah beyaz renkleriyle değil tüm renkleriyle görmek lazım.

Ailem benim mutluğum. İşim benim mutluluğum.
Hayatta hep mutlu anlar yoktur tabi. Zaten hayatta herşey bizi mutlu etse belkide bizi mutlu eden şeylerin kıymetini bilemezdik.

Mutluluk rüzgarı hep sizin için essin diyorum.
SEVGİYLE KALIN...

15 Mart 2009 Pazar

DÜĞÜN

Merhabalar, bir düğünü daha geride bıraktık. Dün kuzenimin düğünü vardı. Oynadık, döktük kurtlarımızı :))
Aslında oynamayı pek sevmem ama canım kuzenimin düğünü olunca oynadım. Kuzenim düğün salonundan girince çok duygulandım. Çok tatlı olmuştu gelinliğiyle.

Değişik birşey yaptılar ilk girişte. Kuzenim abisiyle ön kapıdan girdi, damat ise kız kardeşiyle arka kapıdan girdi. Pistte buluştular ve damat kuzenimin duvağını kaldırdı, alnından öptü ve dans ettiler. Çok güzeldi :)
Kuzenim ayakkabısının altına adımı yazmış, bakalım silinmişmi :)

Nikahta toplam 8 kişi şahit vardı. Damat tarafı bir partiden adaylıklarını koymuşlar. Şahitlerin 6'sı milletveliydi.
Öyle olunca siyasetçi doluydu salon.
4 masa protokol vardı. Başta kastılar bizi ama nikah sonrası gittiler.

Düğün dışında hep evdeydim bu hafta. Bugün dışarı çıkacaktım alışverişe ama yağmur yağdı.Üşendim çıkmaya bende öyle olunca. Hem güneş parıldıyor hem yağmur yağıyordu çok güzel bir görüntüydü. Az kaldı bahara.

Herkese iyi haftalar diliyorum. SEVGİYLE KALIN...

12 Mart 2009 Perşembe

BAHAR

Güzel bir bahar akşamından herkese merhaba. Bugün Adana'da çok güzel bir hava vardı. Sanırım baharı tam yaşayamadan yaz gelecek buralara.

Okullarda yazılı haftası olduğundan iş yeri çok yoğun geçiyor. Öğrencilerin önlerine o kadar imkan sunuluyor ama çalışmamakta direnen ve o parlak zekasını sadece haylazlığa veren çok öğrenci var maalesef.

Bugün 7. sınıf bir öğrencimle aramda şu diyalog geçti:

Şafak: Hocam siz evlenmeyi düşünüyormusunuz?

Ben: Elbette oğlum. Birgün onunda sırası gelecek.

Şafak: Yani evleneceksiniz.

Ben: Kısmetse birgün evet.

Şafak: Hocam siz evlenmeyin.

Ben: Neden oğlum ?

Şafak: Sizi bir cam fanusa kapatalım. Hiç yaşlanmayın. O sırada ben büyüyeyim. Sonra sizi fanustan çıkaralım. Sonra benimle evlenin.

Ben : !!!!!!!!!!!!

Ne alem çocuklar var. Ne diyeceğimi şaşırdım bu sözleri duyunca. Akılları keşke birazda derse çalışsa yaa . Çocuk işte. Kızsan bir türlü, kızmasan bir türlü...

Baharın gelmesiyle yediklerime daha bir dikkat eder oldum :)) Rejim demeyelimde dikkat etmek diyelim. Çünkü Allah'ıma bin şükür rejimlik kilom yok. Hala 36 bedenim :)

Şimdilik benden bu kadar. Kendime bir kahve yapıp Tv izleyim biraz.

SEVGİYLE KALIN...

10 Mart 2009 Salı

SIKINTIYA BYEE :)

Merhabalar herkese, tüm sıkıntımı attım üzerimden. Teşekkür ediyorum hepinize. Sıkıntımın geçmesi için hayat ilacım alınmış bulunuyor :)))
Birkaç söz, birkaç cümle tüm sıkıntımı aldı götürdü :) Yerine umudu getirdi. Daha fazla sabretme gücü verdi.
Ne kadar kolay mutlu olabiliyorum. Bu huyumu seviyorum. Küçücük birşey, bir söz bile beni mutlu edebiliyor.

Bu hafta alışveriş haftam sanırım benim. Birsürü ciciler aldım :)
Önümüzdeki cumartesi kuzenimin düğünü var. Düğün için çok cici, çok şık bir abiye kıyafet aldım. Bahar geliyor diye baharlık bluzler aldım, spor ayakkabı aldım. Şirin şirin tokalar aldım. Aldımda aldım :) Sanırım durmam lazım. Bahar geliyor diye cıvıl cıvıl şeyler giymek geliyor içimden.

Artık Adana'da kaban çok geliyor üzerimize. Baharlıkları giymeye başlarız sanırım heran.
En sevdiğim mevsimdir ilkbahar. Ama en kötüsüde rüzgarı. Uçuruyor tozu, toprağı.

Şimdilik benden bu kadar. İyi olduğumu haber vermek istedim.

SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ...

9 Mart 2009 Pazartesi

...

Bugün biraz sıkıntılıyım. Hani insan sebepsiz ağlamak ister ya hüngür hüngür işte öyle bir durumdayım şuan. Başımda da şiddetli bir ağrı var. İlaç içmemek için direndim tüm gün ama en sonunda dayanamayıp içeceğim sanırım ağrı kesici. Belki de içimdeki sebepsiz sıkıntıdan dolayı baş ağrım bilemiyorum.

Penceremin kenarından bakıyorum gelip geçen arabalara, gökyüzündeki yıldızlara. Bir uçak geçti biraz önce karanlığın içinden gürültülü sesini duydum. Bir heyecan kapladı içimi. Getirse ya biran önce sevdiğimi bana. Yeter artık bu özlem yeter...


********************

Şimdi haykırsam özlemimi beni izleyen yıldızlara.
Duyarmı yalnızlık sesimi...
Peki sen duyarmısın seni ne kadar özlediğimi.

Dön artık ne olur , sana çok ihtiyacım varrrr...


**********************

8 Mart 2009 Pazar

MİM-HAYATIMIZA YÖN VEREN ŞAİRLER

Sevgili arkadaşlarım Gülcan ve Banucum beni mimlemişler. Hayatımıza yön veren şairler konusunda. Biraz geç oldu özür diliyorum.
Çok güzel bir konuda mimlenmişim. Çünkü şiir yazmayıda okumayıda çok severim. Can Yücel, Nazım Hikmet, Cezmi Ersöz şiirlerini sürekli takip eder blogumdada yer veririm.

ÖZLEDİM SENİ...

özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
''git artık'' demek
''beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa''
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....

CAN YÜCEL
BU KADAR SEVMEDİM Kİ

Dönemem terk ettiğim hiç bir yere
Dolaşıp duruyorum sokaklarda
Dilimde o son duam
Ben hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki
Sonsuzluk gibi çıkıyordu
Bu söz içimden
Umutsuz bir yakarış gibi
Hiç bitmeyecek bir hasret gibi
Ben hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki

CEZMİ ERSÖZ
YAŞAMAYA DAİR
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derecede, öylesine ki,
meselâ, kolların bağlı arkadan,
sırtın duvarda,yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Nazım HİKMET

Bugün Dünya Kadınlar Günü. Tüm kadınlarımızın kadınlar gününü kutluyorum. Aynı zamanda herkesin kandili mübarek olsun.

SEVGİYLE KALIN...

İyi haftalar...

4 Mart 2009 Çarşamba

HAFTA ORTASI

Merhabalar, hastalıktan henüz kurtulamadım :(
Sümüklüye çıkacak adım yakında :)))) İş yerinde bugün çok yoğundum. Matematikçi, ingilizceci izinliydi. Türkçecide işi bıraktı. Bir tek ben kaldım büyük sınıfların öğretmeni. Kaç sınıf arasında mekik dokudum. Fen ödevleri yetmiyor gibi birde matematik ödevi yaptırdım. Bu hasta halimle o dersten o derse canım çıktı.

Bugün işten çıktım derse gidiyorum yeniden. Adana'nın meşhur Balcalı otobüslerine bindim.

Adana'da bazı otobüslerde muavinler olur para toplarlar ve bağırırlar işte şuraya buraya gidiyor diye.
Benim bindiğim otobüsün muavini bağırıyor balcalı , baraj yolu gel abla diye. Neyse bindim.
Her durakta muavin bağırmaya devam. Bir teyze sordu. Oğlum kalp hastanesine gider mi diyee. Muavin; gider teyze. Kalp hastanesine de gider, ciğer hastanesinede, böbrek hastanesine de :))) Sonra otobüstekilere eeee neden gülmüyorsunuz diyor :)) Aman yaa işte espiri yaptı göya. Akşam saatindede çekilmiyor :)

İş yerinden bu hafta 2 öğretmen ayrıldı. Etütteki herkes gergin. Benden çok memnunlar ama yinede heran herşey olabilir. Bazı olaylar benimde sinirlerimi bozmuyor değil yani. Ahhh oranın işletmecisi yada müdürü ben olacam neler yaparım :)

Şimdilik benden bu kadar.

Sevgiyle kalın hepiniz...

3 Mart 2009 Salı

İYİ Kİ VARSIN !!!

Bazen Zordur Yaşamak...
Nefes Almak Bile Zor Gelir İnsana...
Bir Kuşun Kanadına Takılıp Gitmek İstersin Uzaklara
Bazen Güzel Bir Söz Tutar İnsanı Ayakta...
Bir Sevdiğinin Sıcak Gülümsemesi Bağlar İnsanı Hayata...
Birde İki Kelime Kalır Dudaklarında
İYİ Kİ VARSIN !!!

1 Mart 2009 Pazar

ÇOCUK OLMAK...

Merhabalar herkese.
Hiç keyfim yok. Rahatsızım biraz. Üşüttüm sanırım. Bir hafta iş yerinde nöbetçi olduğumdan dolayı çoğunlukla bahçedeydim. Havada 1 haftadır öyle soğuk ki. Sürekli yağmurluydu hava. Şifayı kaptım anlayacağınız.

Dünde çok yağmur yağdı ama bu sabah uyandığımda pırıl pırıl güneşle karşılaştım. Bugün hava o kadar güzel ki. Ama ben hastayım ve evden çıkamıyorum :(

Şuan battaniyeye sarılmış oturuyorum pc başında.

Bu haftam çok yorucu geçti. Malumunuz şu nöbet olayı. Dersim olmadığı zamanlar bahçede olduğumdan dolayı dersine hiç girmediğim minik öğrencilerle bile çok güzel diyaloglar yaşadık.

Etütümüzde kapıdan girer girmez tüm öğrencilerim öğretmenin deyip öpüyor beni :) O kadar mutlu oluyorum ki.

Çocukları çok seviyorum.

Bizim etütümüzde öğrenci kademesi ilkokul 1 den başlıyor Liseye kadar. Benim branşım gereği ben ortaokul ve liseye giriyorum. Haftada 1 saat sadece 4 ve 5. sınıfların Fen dersine giriyorum. Ama ona rağmen etütteki tüm öğrencilerle içiçeyizdir.

2. sınıf öğrencilerindeki kızlardan biri geldi o gün bahçede yanıma. Sarıldı belimden sımsıkı :) Çok şekerler. Allah'ım banada böyle şirin çocuklar nasip et diyorum hep.

Bu şirine kız diyor ki bana; öğretmenim ne güzel siz hiç ödev yapmıyorsunuz bende büyümek istiyorum sizin gibi. Canım yaa bir bilse büyüyünce hayat ona ne ödevler yaptıracak.

O yaşlarda çocuk olmak isterdim bende şimdi. Ne kadar habersizler çoğu şeyden ne güzel.

Sizde istermiydiniz yeniden çocuk olmak ???

SEVGİYLE VE SAĞLIKLI KALIN HEPİNİZ.

HERKESE İYİ HAFTALAR DİLİYORUM...