30 Aralık 2008 Salı

HOŞÇAKAL 2008


Hoşçakal 2008,
Hoşçakal koca bir yıl...

2008 yılında ne kadar çok şey yaşamışım ardıma dönüp bakınca anlıyorum. Kimi zaman ağladım, kimi zaman çok güldüm, kimi zaman şikayet ettim bazı şeylere. Ama hep bunada şükür dedim.

Hayatımda çok fazla bir değişiklik olmadı bu yılda. Ama umudumu hiç yitirmedim. Bazen keşkeler geçti hayatımdan ama artık çok geçti. Bazen iyi ki de böyle karar vermişim dedim.
Güven duygusunu kim zaman yitirdim kimi zaman yeniden güvendim.
1 yaş daha büyüdüm :)
Yıllar geçtikçe insan anlıyor bazı şeyleri. Hatalarını göre göre doğruyu buluyor. Hayatı öğreniyor...

2008 sonbaharının ilk ayında benim için yeni bir başlangıca karar verdim. Dilerim yeni yılda da ve tüm ömrüm boyunca da beni mutlu eder bu karar.

Yeni bir işe girdim bu yıl ve yeni iş yerimden çok memnunum. Yeni yılda da böyle devam etsin istiyorum.

Yeni yıldan çok beklentilerim var herkes gibi.
Ama en başta SAĞLIK, HUZUR, MUTLULUK, SEVGİ, UMUT ve ŞANS diliyorum. Allah ailemi başımdan eksit etmesin.


Ne olur umutlarınla gel yeni yıl. Buna ihtiyacım var.

HOŞÇAKAL 2008, MERHABA 2009...

28 Aralık 2008 Pazar

BOL YEMEKLİ BİR HAFTA SONU :)


Yeni bir haftadan sizlere merhabalar. Bu yılın son hafta sonuydu. Hafta sonum fena geçmedi diyebilirim. Değişik pek birşey yapmadım. Cumartesi iş yerinden canım arkadaşım şirine Siboşa gittik ben ve bir arkadaşım daha. Çok misafirperver ve çok tatlı bir dostluğu var canım arkadaşımın. Evinde tatlı kızı karşıladı bizi. Daha sonra öyle koyu sohbetler ettik ki vaktin nasıl geçtiğini anlayamadık. Biz öğretmenler sanırım çok konuşuyoruz :)) Kahkahalarımız şenlendirdi hepimizi.
Arkadaşımın bizler için hazırladıkları;

Hepsi çok lezzetliydi. Ordan çıkışta sinemaya gitmeyi düşünüyorduk ama olmadı. Öylesine tok geldim ki eve patlamak üzereydim yani.
Canım babam, o gün akşama balık yapmış yemekte. Böyle yemekler genelde evde babama aittir bize pek elletmez. Annem hala yemek yapamıyor. Çünkü yemek buharı yasak hala.
Babam, kızım umarım tok değilsindir bak tam ağzına layık hamsi yaptım dedi. Şimdi bu laf üzerine tokum denir mii ???

Yok babacım tok değilim dedim... O kadar emek etmiş yani yemesem olmaz. Yedim tabi. Çok güzel yapmıştı hakikaten. Ellerine sağlık babacım. Bu da hamsimiz;

Bugünde kursa gittim coğrafya dersine. Öğretmen süper anlatıyor. Yani dersi derste anlıyorum. Öyle güzel örnekler verdi ki. Aklımda kaldı hepsi. Keşke tarihide bu hoca anlatsa :)

Bir hafta sonuda burda bitti işte. Birazdan uyuyacağım ve hemencecik sabah olacak. Tlfnumun alarmı zır zır çalacak. Erteleye basacağım. Daha gün ışımadan uyanacağım ve offf ne çabuk sabah oldu diye kalkmak istemeyip yorganıma dahada sıkıca sarılacağım. Sonra alarm yine çalacak vee ben kalkacağım bu sefer mecburen...Ve yoğun bir güne ve haftaya merhaba diyeceğim...

HERKESE İYİ BİR HAFTA DİLİYORUM ARKADAŞLAR...

HERŞEY DİLEDİĞİNİZCE OLSUN... SEVGİYLE KALIN...

26 Aralık 2008 Cuma

GÜZEL BİR GÜNDÜ :)

Merhabalar, bir hafta sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bu haftam yine çok yoğun geçti ama artık sanırım bu tempoya fazlasıyla alıştım :)
Bugün iş yerimizdeki bir öğretmen arkadaşımızın doğumgünüydü. Bir kutlama yaptık. Süpriz pasta siparişi verdik. Ve tüm öğretmenler arkadaşa süpriz yaptık. İşte pastamız. Kestaneli ve çikolatalı :))

Kocaman bir dilim yedim ve arkasından koca bir dilimi yarı yarıya yeniden paylaştım arkadaşımla :)

Bugün öğrenciler etütte en şık öğretmeni seçmek için yarışma yapmışlar. Ve beni seçmişler :)

Siyah bir elbise giymiştim bugün çizmelerimle. İş yerine girdiğim dakikadan itibaren iltifatlar bitmedi diyebilirim :)

1. öğretmene çiçeklerden taç yapmışlar. Çok güzeldi yaa çok mutlu oldum yani :)

Onun resmini çekemedim çünkü bozuldu tacım maalesef :(

Yarın iş yerinden bir arkadaşım evine davet etti beni ve bir arkadaşımızı daha. Biz iş yerinde 3 kankiyiz :) Aslında tüm öğretmenler çok iyi geçiniyoruz ama işte 3 kişi tam kafa dengiyiz.Yarında güzel bir gün geçireceğiz beraber. Bizim için sarımsaklı köfte yapacakmış. Bayılırım sarımsaklı köfteye. Sarımsakla aram hiç yok ama bu köfteye bayılıyorum az sarımsaklı olması kaydı ile tabi :)

Bugünde diğer sınıfımla yılbaşı çekilişi yaptık. Bu sefer çekilişte bir kız öğrenci çıktı bana. Ne alsam diye düşünüyorum. Geçende de erkek öğrenci çıkmıştı. Hediye alacaklarımdan biri 6. sınıf erkek öğrencisi, diğeri 7. sınıf bir kız öğrenci. Ama önceden kitap istemediklerine dair anlaşma yaptılar. Fena bu çocuklar :) Fikirlerinizi istiyorum arkadaşlar... Ne alsam???

Benden şimdilik bu kadar arkadaşlar.

Hepiniz sevgiyle kalın...

İYİ HAFTA SONLARI...

23 Aralık 2008 Salı

İSTERDİM...

Canım arkadaşım CHAOTIC beni mimlemiş. Neler isterdim konusunda. Çok uçuk hayallere gitmeden olabilecekleri söyleyim dedim sizlere :) Evet neler istermişim ben bakalım...
YANIMDA OLSUN İSTERDİM... AMA ÇOK UZAKLARDA :(


BİR ÖMÜR BOYU MUTLU OLACAĞIM, HAYATIMI PAYLAŞACAĞIM, HER DAİM YANIMDA OLACAK KİŞİ İLE EVLENMEK İSTERDİM Kİ İNŞALLAH ALLAH İZİN VERİRSE OLACAK :)

BÖYLE ŞİRİN Mİ ŞİRİN, TATLIMI TATLI, SAĞLIKLI BİR ÇOCUĞUM OLSUN İSTERDİM...

BİRAN ÖNCE MESLEĞİMDE İSTEDİĞİM YERE GELMEK VE DEVLETE ÖĞRETMEN OLARAK ATANMAK İSTERDİM...

GEMİ İLE DÜNYA TURUNA ÇIKMAK İSTERDİM...

BU YIL MİLLİ PİYANGO İKRAMİYESİNİN BANA ÇIKMASINI İSTERDİM :)) HER YIL AMORTİ BİLE ÇIKMAZ BU ARADA :))

ŞİMDİ BÖYLE SAKİN, SESSİZ BİR DENİZ KENARINDA KAHVEMİ YUDUMLUYOR OLMAK İSTERDİM...

ACABA HAYATCIM NELER İSTERMİŞŞ :)

21 Aralık 2008 Pazar

HAFTANIN ÖZETİ

Soğuk bir pazar gününden merhabalar hepinize. Adana'da yağmur var. Tam evde oturulup dinlenenilebilecek bir hava.

Bu haftamın çok yoğun geçtiğini söylemiştim önceden sizlere. Ama bu yoğunluğun arasında çiçeğiniz neler yapmadı ki. Öncelikle haftalar öncesi beğendiğim bir ayakkabıyı aldım. Şık, sade bir ayakkabı. Ama biraz yüksek topuk :) 35-36 numara giydiğim için tesadüf ayak numaramı buldum... Çok zor buluyorum çünkü genelde. Alışmam lazım yüksek topuk giymeye :)))))

Bu hafta yerli malı haftasıydı. Öğrencilerimizle bunu haftayı kutlamaya karar verdik. Ve birgün önceden birşeyler getirmelerini söyledik. Çok sevindiler tabi. İşte sınıfımızda yerli malı soframız :)

İlk resmimin sabahçı grubumuz ... Sayıca az oldukları için soframız genelde abur cuburla dolu :) Hazır pastamız, evde öğrencimizin yaptığı kekimiz ve bol çerez, cips...

Bu resimde öğlenci grubumuz. Sofra daha zengin. Ama göya yerli malı hep yabancı şeyler var :) O kadar söyledik ama nafile...

İş yerinde bir sınıfımızda öğrencilerimizle yılbaşı çekilişi yaptık. Çok güzeldi. 3 branş öğretmeni ve öğrencilerimiz. Benim ismimi çekmek için herbiri dua ederek çekti :))


Çok hoşuma gitti. Bir öğrencim inatla benim ismimi çekmeye çalıştı. Ben onun ismini çektim nasıl sevindi anlatamam. Ama öğretmenim bende çekecem sizin adınızı illa dedi. Ama maalesef denk gelmedi. O da madem ben size hediye alamıyorum bu hediyeyi vermek istiyorum dedi. Şu para atınca kancayla oyuncak kapma makinelerinden kazanmış o gün. Ve bana verdi.
Bakın ne kadarda şirin :)
Hemen başucumda ki masama koydum bu şirin şeyi. Bu yaşa geldim hala oyuncaklara bayılıyorum ne yapayım :))
Bu haftam dolu dolu geçti... Özlemim hergün daha çok artmakta. Annem ise daha iyi şükür. Daha da iyi olacak inşallah. Benden şimdilik bu kadar. Bu haftada böyle geçti bitti işte.

SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ...

18 Aralık 2008 Perşembe

SENİ ÖZLEDİM...

Gün batımı akşamlarında bazen dolar gözlerimiz, akan yaş mıdır yoksa aşk mıdır bilinmez.
Saat olmuş gece yarısı, açmışsın radyonu çalar durur şarkınız. İçinde o en temiz çocukları büyütürsün. Birden aklına gelir o ilk tanışma anınız.

Yüzünüzde ufak bi
r tebessüm. Hatırlar gülersiniz. Yaptığın şeylerin saçma olduğunu yada komik olduğunu düşünürsünüz. Ama o anlar işte en güzel sevgi selidir. Sevgiliyi düşünme anları, özleme anları hayatınızın bir başka tadıdır. Hiç benzemez kurduğunuz hayallere. Onsuz hayallerin tadı yoktur aslında sizin için.

Yağmurları yağdırırsınız gönlünüze ve bir aşk ateşini yeniden alevlendirirsiniz. O su bile söndüremez büyük vuslatlarınızı. Özlemek işte böyle sevginizi katlar. Pencere kenarına geçip, "Seni seviyorum" demek gelir içinizden. Şöyle yıldızlara bakıp hayallerin deryasında kaybolmak, belki de anlatılmaz yaşanır dediğiniz anlardandır. Vakit gece yarısını sollar. Oysa siz halen onu düşünüyorsunuzdur. Bir söz vardır; "Özlüyorsa özlenen, özlemek güzeldir." Güzeldir tabiki ya.

Ve sen sevgili. Özlüyorum seni, düşlüyorum seni.... Hayallerimin bittiği noktada özlemlerim başlıyor içten içe. Ve ben penceremin kenarına geçip yıldızlara bakıyorum.

Senin için bir yazı daha yazıyorum, kalemimi saklıyorum yastığımın altına. Benim kalemim ne zaman vazgeçerse seni yazmaktan işte o zaman seni senle yaşıyorum demektir. Bekliyorum ve;
Özlüyorum bakışlarını...

17 Aralık 2008 Çarşamba

CANIM ANNEM

Merhabalar dostlarım, yoğun bir hafta geçirmekteyim. Dün canım annem gözünden katarakt ameliyatı oldu. O yüzden dün sabah işe gidip bir kısım işlerimi halledip hemen izin alıp annemin ameliyat olacağı yere gittim. Kısa sürdü ameliyatı. Çok şükür başarılı geçti. Cuma günüde diğer gözü ameliyat olacak.

Anneme evde herşey yasak. Eğilmesi, temizlik yapması, yemek yapması, ışığa bakması vs...
Haliyle herşey bana bakıyor evde şuan. Bugün mecbur işe gittim tabi. İş yerinde çıkış saatlerimiz 30 dk ileri alındı. Tabi geç çıktım işten. Ordan diğer derse derken eve gelmem tabi geç oldu. O saatten sonra evi toparlama, yemek hazırlama derken bayağı koşturdum. Ama sağolsun babam çok yardımcı oluyor. Akşam bulaşıklarını sağolsun babam halletti ben halıları makinalarken :)

Bugün anneme geçmiş olsuna gelen bazı kişiler sigara içmiş yaa . Çok sinirlendim. Yanında içmemişler mutfağa gidip içmişler ama evin içi iğrenç kokuyordu eve geldiğimde. Çok sinirlendim. Hasta görmeye geliyorsunuz üstelik göz bu yani ne var içiyorsun o iğrenç şeyi...
Haksızmıyım sizce sinirlenmekte...

Bugün iş yerinde bayağı yoğundum dün izin aldığım için birikmiş ödevler hep.
Sabah ilk saat dersimde öyle bir konsantre olmuş ders anlatıyorum ki birden telefon sesiyle tüm dikkatim dağıldı. Hemen dedim ki kimin bu telefon.Sinirlendim tabi.
Herkes birbirine baktı. Bizim değil öğretmenim demeye başladılar. Nasıl sizin değil peki nerden geliyor bu ses dedim.
Birden öğretmenim sizden olmasın deyip gülmeye başladılar :))
Bir baktım ki hakikaten benim telefon çalıyor :)) Sessize almayı unutmuşum dalgınlıktan. Önlüğümün cebinde zır zır çalıyor :))
Ama nasıl anlamadın kendi telefonunun çaldığını derseniz zil sesini kişiye göre farklı tona almışım. Herzamankinden farklıda çalınca anlamadım tabi :)
Anlayacağınız rezil oldum :)) Aklım nerdeysee :)

İşte yoğunluktan sizlerin blogunuda pek ziyaret edemedim :( En kısa zamanda telafi edeceğim.

HEPİNİZ SEVGİYLE KALIN...

14 Aralık 2008 Pazar

:)


Erkek:
'Seninle çıkmaktan bıktım.Artık buna bir son verelim.'
Kadın:
'Ayrılmak istediğini hiç fark ettirmemiştin, şaşırdım!
Erkek:
'Seninle olan herşey çok güzeldi ve hep öyle kalacak.'
Kadın:
'Gitmek istiyorsan; elimden hiç bir şey gelmez. Nerede yanlış yaptım acaba, sorun neydi? '
Erkek:
'Sorun herkesin kendince bir dünyası ve yaşantısının olmasıydı.'
Kadın:

'Bu her insanda aynıdır zaten. Ayrı uğraşlar ayrı zevkler ayrı evler.'

Erkek:
'Neden de bu zaten. Ayrı evler.'
Kadın:

'Biraz açar mısın? Anlayamadım'

Erkek:
'Ayrı evlerde yaşıyoruz bunu kast ettim.'
Kadın:

'Ehhhhhhh yani olması gereken bu.'
Erkek:
'Hayır olması gereken bu değil.'
Kadın:
'Saçmalıyorsun ailemi bırakıp yanına taşınamam ya! Hangi ülkede yaşadığımızın farkında mısın? '
Erkek:

'Elbette farkındayım.Yanıma taşınmanı istiyor olmam normal.'
Kadın:
'Haklısın yanında olmamı istemen doğal ancak dediğin gibi sanırım ayrılmalıyız. Seninle aynı çatı altında bulunamam.'
Erkek:
'Beni hayal kırıklığına uğrattın. Aynı evi paylaşmak istemeyeceğin aklımdan geçmemişti.'
Kadın:
'Gitmeliyim geciktim.Evde işlerim var.Merak ederler.' Erkek: 'Konuyu değiştirmekte üstüne yok.'
Kadın:

'Peki ayrılma kararına saygı duyuyorum.'

Erkek:

'Öyle birşey dediğimi hatırlamıyorum.'
Kadın:
'Bugün aklın başında mı? Buluştuğumuz andan beri ayrılıktan bahsediyorsun. Kabul etmeyeceğim önerilerden konuşuyorsun.'
Erkek:
'Hayatım aynı evi paylaşmak istediğimden ne anladın sen Allah aşkına.'

Kadın:

'Aklım karıştı. Şeyyyyyyy beeeeeeeeeennnnnnnn.'

Erkek:

'Her sabah yanımda uyanır mısın.'

Kadın:

'Olmaz demiştim sanırım sana. Kırıcı oluyorsun.'

Erkek:

'Öffffffff yaaaaaaaaaaaaaa... Ne kadar da zormuş bunları konuşmak.'

Kadın:

'Tamam daha anlayışlı insanı bul. Mutlu olursun.'
Erkek:
'Ne çok konuşuyorsun.'
Kadın:
'Demek çenem düşük öyle mi? '

Erkek:

'Ya bir sus ya hem dırdırcı hem de anlayışsızsın.'

Kadın:
'Bunları söylemek için yıllardır neden bekledin. Sıkıntın başladığında ayrılalım diyebilirdin.'
Erkek:
'Saçmalama ya anlayışsız. Evlenelim diyordum bir türlü susmadın ki söyleyeyim.'

Kadın:
'Ne, ne, ne? Aman tanrım.'
**************************************

:)))

12 Aralık 2008 Cuma

BİR BAYRAM DAHA GEÇTİ

Merhaba dostlarım. Bir bayram daha geldi ve bitti. Ben Mersin'deydim arefe gününden itibaren. Yazlık eve gittik. Yan sitede iş yerinden en iyi arkadaşımda ordaydı neyse ki. Pek sıkılmadım. Hergün bol bol yürüyüş yapıp ders çalışacaktık. Planımız buydu.

Gittiğimiz gün yani arefe günü hava güzeldi. Öğleden sonra uzunca bir yürüyüş yaptık. Yazın tıklım tıklım dolu olan yolların hüznüne kapıldık birden.

Bayramın ilk günü soğukla uyandım. Buz gibiydi. Yağmur ve soğuk. Öğleden sonra aşağı yürüyüşe inmemizle yağmurun inmesi bir oldu.
İlginç bir durum oldu ki o soğuk havada 4-5 kişi denize girdi. Bağırma seslerine balkona çıktım ki adamlar denize girmiş :)
Hemen balkondan bu fotografı sizler için zumladım :)
Bakın nasılda soğuğa aldırmadan denize girdiler...


Bayramın 2. günüde hava çok soğuktu ve yağmurdu yine yürüyüş hayal oldu ve arkadaşım bize geldi. Bol bol çene yaptık ders çalıştık. Ve işte coğrafya çalışırken çiçeğinizin masası :)
Akşam üstü yakaladığım güzel bir manzara...
Bayramın 3. günü hava daha iyiydi ama yine soğuktu. Yürüyüş yaptık sonunda üşüye üşüye:) Yürüyüşteyken gün batımı.

Bayramın son günü hava çok güzeldi ve o gün ablamlar geldi. Çok özlemişim hepsini. Yeğenlerim kapıdan girer girmez beni sordu :) Çok hoşuma gitti. Hep beraber yürüyüş yaptık. Canım Atakan'ım hiç elimi bırakmadı yürüyüşte. Boramızda bayağı bir koşu yaptı. Biz yürürken o sürekli koştu :)
Atakan bana izlediği bir çizgi filmi anlattı yürüyüş boyu. Sonra dedi ki kaç saattir anlatıyorum teyze ben sana bu filmi yaa ne kadarda uzunmuş dimi dedi :) Alem çocuklar bunlar.

Yürüyüş sonrası yemek yedik beraberce. Bu sabahta Adana'ya döndük işte. Bayram bitti.

Darısı her sene güzel bayramlar geçirmemize. Dilerim herbiriniz güzel geçirmişsinizdir bayramınızı.

HEPİNİZ SEVGİYLE KALIN...

6 Aralık 2008 Cumartesi

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN...

MUTLU BAYRAMLAR HERKESE.

SEVGİYLE VE MUTLU KALIN BU BAYRAM VE HER BAYRAM.

Gül1

4 Aralık 2008 Perşembe

HASTALIK VE STRES

Merhabalar dostlarım, birkaç gündür nezle ve öksürük yakamı sardı bırakmıyor. Hemde öyle bir nezle ki çok fazla baş ağrısı yapmakta.

Bugün böyle hastayken öyle stresli birgün geçirdim ki. Kendi kendime dedim sürekli sakin ollll.

Bir ara bir öğrenci beni öyle çok çileden çıkardı ki saygısızlığıyla kendimi tanıyamadım o an.
5 yıllık meslek hayatımda hiç sesimi bu denli yükseltmemiştim. Çok sinirlendim çok üzüldüm. Saygısızlığa asla tahammülüm yoktur. Öğrencilerimle hem arkadaş gibiyimdir hemde herzaman mesafeli. O yüzden çok iyidir aram öğrencilerimle.
Onun dengesini çok güzel kurduğumu düşünüyorum. Ama bugün bir öğrencim bu sınırı aştı ve beni çok sinirlendirdi.
Akşam üstü iş yerinde müdür yanına çağırdı beni bu cumartesiye ve bayramın ertesi günü yani cuma gününe iş yerinin bana yazdığı nöbeti duymam patlamam noktamdı. Bayramda ne işimiz varsa etüt merkezinde anlayamadım öğrenci yokken. O nöbet işini düzenlemeye çalışacağım yarın çünkü bayram tatilinde şehir dışına çıkacağız.
İşten tam çıkacakken sorunlu birkaç öğrencinin velisi geldi. Ayaküstü birsürü probleme çözüm aramak, onlarla bu stresli halimle konuşmakta yordu beni tabi. Yazık o velilere ne kadarda çaba harcıyorlar düzelsin diye çocukları.

Tam işten çıktım derse gidecem derken öğrencimin işinin çıkması ve dersi bir saat ileri almasıyla benim resmen kulaklarımdan dumanların çıkmasına sebep oldu.

Bu hasta halimle o kadar stres yaşadım ki anlatamam.

Biraz önce eve geldim ve kendime sıcak bir çay yaptım stres atmaya çalışıyorum ve sizlere içimi dökmek istedim.

Anlayacağınız kötü birgündü benim için. Hayatımda iyi olan şeylerle stres atmaya çalışıyorum şuan. Uzaklardan iyi haberler alıyorum şuan. Uzaklık ne zor şey yaa. Uzakta ki buradan, sevdiklerinden uzakta diye mutsuzdur. Burada ki ise o uzakta diye mutsuzdur...

Dilerim sabah uyandığımda yeni gün bana iyi şeyler getirir. Stressiz bir gün istiyorum yarın.

HEPİNİZİN BAYRAMINI ŞİMDİDEN KUTLUYORUM.
HAYIRLI BAYRAMLAR OLSUN HEPİMİZE.
SEVGİYLE KALIN...

2 Aralık 2008 Salı

Minbüste Yaşanan Komik Olaylar :))


**** Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- Şoför bey mübarek bi yerde inebilir miyim?
- Şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni...

**** Oğlum bu Eminönü'nden geçer mi?

- Yok teyze biz Taksim'e çıkıyoruz.

- Hah tamam oğlum siz gidin ben gelmeyeceğim...

**** Yolcu:
- Abi Heykel'e çıkıyo mu?

Şoför:
-Yok abi, yanından geçiyo

**** Arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir:
- Kızım şurdan bir kişi uzatır mısın?

- Ben kız değilim!

- Amaaaan ne bileyim kız mısın dul musun, uzat işte

**** Eve gitmek üzere Bakırköy dolmuşu bekliyordum. Sigaramın kalmadığı aklıma gelince önünde durduğum Tekel bayiine girecekken minibüs geldi. Apar toparbindim. Şoföre parayı uzatıp,
- Bir Monte Carlo' dedim!

Adam birkaç saniye yüzüme bakıp:
- Abi bu Bakırköy'e gider' diye cevap verdi!

İşte o an benim ve şoförün bittiği andır...

****- Mükemmel bir yerde inebilir miyim?

Yolcunun kafası karışık sanırım, kendisi de dolmuşdakilerle birlikte güler söylediğine şoför kadını indirirken:
- Buyrun size layık değil ama!

**** Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- Müsait bi yerde iner misiniz?

Şoför:
- Niye sen mi kullancan???

**** Rumeli-Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e doğru gidiyoruz.
Adamın biri Beşiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla:
- Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?

Bizim şoför olaya hakim:
- Tabi abi ayıp ettin. Al götür senden kıymetli mi

**** İstanbul'dayız...
Dolmuşa bindik, dolmuş doldu,tam kalkıcak, elemanın biri açtı kapıyı.
İçerde tıkış tıkış oturmuşuz, önde 3 kişi arkada 4 ...

Eleman hala bir umut sordu:
- Kaptan, yer var mı?

Şoför de arkasını dönüp cevap verdi:
- Bilmiyorum, üst kata bi bak ba kalım...

**** Pek dolu olmamasına rağmen minibüs hareket etmek üzereydi. Tam o anda kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse bindi.

Birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlardı.

Çocuklardan biri şoföre parayı uzattı:
- Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın?:) :) :) :)
***************************************
Mail kutuma gelen ve beni sabah sabah güldüren bu maili sizlerle paylaşmak istedim.
SEVGİYLE VE HEP TEBESSÜMLE KALIN...

30 Kasım 2008 Pazar

PAZAR GÜNÜ

Bir pazar gününden merhaba herkese. Sabah geç kalkacağım diye kendimi şartlandırdım ama yine gözlerimi 06:15 de açtım. Artık alışkanlık olmuş. İstesemde uyuyamıyorum. Sabah uyanmak için saat kurmama gerek kalmıyor.

Sabah çayımızı sevgili arkadaşım Lolamla sohbet ederek içtik. Nasıl mı ? Keşke öyle karşılıklı oturabilseydik ama maalesef aynı memlekette değiliz. Bilgisayardan sohbet ederek içtik çayımızı.

Sonra öğlen kursa gittim. Coğrafya dersine. Süper anlattı yine hocamız. Süper bir hoca yaa. Ama tarihten yine problemim var. Çok sıkıcıııı :(


Adana'da hava çok güzeldi bugün. Günlük güneşli. Tam gezilecek havaydı aslında. Ama kurs çıkışı hemen eve gelmem lazımdı.Yarın iş başı yeniden. Öğrencilerimden hergün yeni birşey öğreniyorum. Alem bu zamanın çocukları. Beni çok güldürüyorlar bazen. O gün bir şarkı söylüyorlardı. Sözleri aynen şöyle;

Dale dale kom dale.
Kafama sürdüm jole.
Babam dedi o ne.
Bende dedim jole.
Dale dale kom dale :))

Benimde bir huyum var. Öyle bir şarkı duydum mu ağzıma dolanır. İğrenç bir şarkı olmasına rağmen bu şarkıda dolandı yani. Tüm gün söylemeyin yeterrrr dememe rağmen söylüyorlar. Eve geldim söylüyorum annemmm ayy sus artık gına geldi dedi :) Çıldırttım kadını :)Annemle uğraşmayı çok seviyorum. Sonra sıkıyorum yumuşacık yanaklarını :) Öpüyorum kocaman :)

Şimdilik bu kadar dostlarım. Hepinize iyi bir hafta dilerim.

SEVGİYLE KALIN.


28 Kasım 2008 Cuma

RAHAT UYUYABİLİRİM :)

Yorucu bir haftayıda geride bıraktık. Tedirgindi biraz bu haftam. Diken üstündeydim. Uyku bile zor uyuyordum. Ama haftanın son günü bu tedirginliğimi attım şükür. Haber geldi ve güzel haberler aldım bu akşam. Güzel şeyler duydum :-) 2 cümle yetti bana :-) Daha rahatım şimdi. Bu gece rahat uyuyabilirim :-)

************

Hayaller seni çevreleyip,

Gözlerine yaşlar dolduğunda

Ve bütün çevreni kuşattığında,

Sırlar ve yalanlar,

Gücün olacağım...

Sana umut vereceğim...

İnancını koru gittiğin yerde...

************

26 Kasım 2008 Çarşamba

Bazen O Kadar Yalnız Hissedersin ki Kendini...


Bazen o kadar yalnız hissedersin ki kendini, gözyaşların dahi kuru akar gözlerinden...
Kirpiklerinden süzülü veremez zarifçe, acıtır, yakar geçtiği yerleri...
Hiçbir iz bırakmaz yüzünde varolduğuna dair...
Bıraktığı izleri görebilecek kimse olmadığını düşünmekse daha da kurutur onları...
Bazen o kadar yalnız hissedersin ki kendini, bir omuz ararsın başını koyacak...
Oysa hiçbir omuz yoktur yakınlarda kendi omuzundan başka...
Kafandaki ağırlığı atmaktır tek isteğin; kafanı kendi omuzuna koymaksa daha da yorar boynunu, ve daha da zorlaşır sabah başın dik uyanıvermek...

Bazen o kadar yalnız hissedersin ki kendini, bağırmak, haykırmak istersin delicesine...
Oysa seni duyabilecek kadar yakın birini hissedebilsen tam o anda, fısıldamak dahi yeterli olurdu birkaç sözcüğü...
Ve tam o anda, en yakın dahi çığlıklarının ulaşabileceği yerden bile uzakta...
Bazen o kadar yalnız hissedersin ki kendini, çıkmak, yürümek istersin şehrin sokaklarında...
Hiç düşünmeden, hiç hissetmeden yürümek...
Adımlar acı vermeye başlar sayıları çoğaldıkça, rastladığın her yüz yabancıdır çünkü...
Rastladığın her yüz uzaktır, yakınından da geçse uzağından da...

Bazen o kadar yalnız hissedersin ki kendini, evine, odana sığınırsın ve kalemin seni çağırır olmadık bir saatte...
Kelimeler yalnızlığını döker masum kağıtlara ve kağıtlarda dolaşan gözlerin yine ıslanmaya başlar kuru kuru...
Sabah olduğunda, yazıları yalnızlıkla birlikte kilitli çekmecelere saklamak vaktidir...
Oysa gece yine gelecek, ertesi gece olmasa bile...

Bazen o kadar yalnız hissedersin ki kendini, gözyalarını öpebilecek, omuzu omuzundan daha yakında, dile getirilmemiş fısıltılarını dahi duyabilecek ve yazılmamış kelimeleri dahi okuyabilecek birini ararsın kuru gözlerinle...
Oysa ufuğu bulandıracak kadar ıslaktırlar hala, bakarsın da göremezsin...

Bazen o kadar yalnız hissedersin ki kendini...
Bazen o kadar yalnız hissedersin ki...
Bazen o kadar yalnız hissedersin...
Bazen o kadar yalnız...
Bazen o kadar...
Bazen o...
Bazen sen...
Bazen ben...
Bazen...

25 Kasım 2008 Salı

GARİP HALLERİM???

Canım arkadaşım Sude ve Buse'nin annesi sobelemiş beni. Bende hemen yazayım dedim geciktirmeden.
Konumuz '' Garip Hallerimiz''...

**** Karşımda cakkıdı cakkıdı sakız çiğnenmesinden nefret ederim. Hele ki o sakız patlatılıyorsa çok sinirlenirim. Ve karşımdaki o sakızı çıkarana kadar konuşurum.

**** Evde temizlik yaparken ayağımın altında dolanılmasından hoşlanmam. Özellikle yerleri siliyorsam asla sildiğim yere bastırmam. Sildiğim odanın kapısını kapatırım :)

**** Ders çalışırken odam dağınıksa, tozluysa asla ders çalışamam.

**** Mesleğim icabı sanırım biraz bağırarak konuşurum. Annem çoğu zaman kızım sınıfta değilsin diye hatırlatır :)

**** Bu yaşa geldim ama oyuncak tutkum devam etmekte :) Tweety hastasıyım :)

**** Karşımda biri ağlarsa bende hemen ağlarım.

**** Biryere giderken yada işe giderken tüm makyajımı yaparım (Özellikle göz makyajı çok önemlidir benim için) ama en önemlisi ruj sürmeyi çoğu zaman unuturum :)

**** Fazla ışıktan hoşlanmam. Başıma ağrılar girer. Loş ışık çoğu zaman tercihimdir. Özellikle mum ışıkları.

**** Gece tırnak kesmem, gece rüya anlatmam :)

**** Rengarenk kalem hastasıyım. Aldıkça alırım ama kullanmaya kıyamam :)

**** Yeşil biberin ucunu asla yemem. Bu huyum annemden geçmiş bana :)

**** Biraz fazla plancıyım. Ertesi günün planını yapar öyle uyurum. İşe giderken giyeceğim şeyi bile önceden düşünürüm :)


İşte böyle garip hallerim vardır benim :))
Bende merak etmekteyim acaba
Mehtap'cığımın garip halleri neymiş.

SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ...

24 Kasım 2008 Pazartesi

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜMÜZ

Merhabalar, bugün yağmurlu bir Adana sabahına uyandık yeniden. Bizim günümüzdü bugün ve canım öğrencilerim beni çiçeklere boğdular. Çok seviyorum hepsini yaa. Meğer ne çok seviyormuş onlarda beni. Çok duygulandım inanın.
Cimri kurucumuz bizlere sadece pasta süprizi yaptı. Biz yemeğe çıkarmasını bekliyorduk ama maalesef kuruma gelip kutlamadı bile. İşte pastamız...

Ve canım öğrencilerimden gelen çiçeklerim:)

Öğrenci velimin bana işlediği hediye kaşkolum... Çok beğendim ben.

Birde öğrencim küpe almış bana çok şık ama iş yerinde dolabımda unuttum o yüzden resmini çekemedim.
Eski öğrencilerimde hep tlfla aradılar. Çok mutlu oldum. Unutmamışlar beni. Sabah Mutlum Umutlumun msjını aldım. Çok teşekkür ederim canım. Çok mutlu ettin beni. Elçinciğimden gelen güzel kutlama maili içinde teşekkür ederim. Ve sizlerden gelen güzel yorumlarada çok çok teşekkürler.
İş çıkışı yemeğe gidecektik öğretmen arkadaşlarla. Ama çok fena yağmur bastırdı ve biz daha sonraya erteledik. Yeterinde kalori aldık bugün. O gördüğünüz pastadan koskocaman bir dilim yedim :))) SUÇLUYUMMM :)
Benden bu kadar.
Hepiniz sevgiyle ve mutlu kalın...

23 Kasım 2008 Pazar

HAFTA SONUNDAN KESİTLER ve ÖĞRETMENLER GÜNÜ


Merhaba dostlarım, bir hafta sonunu daha geride bırakmış bulunmaktayız. Bu hafta sonu nasıl geçti anlamadım. Hiç dinlenemedim. Hafta içi iş yerinde öğrencilerimin verdiği yorgunluk, hafta sonu ise kurs.

KPSS kursuna başladım. Ama öyle tam değil. Nasıl oluyor derseniz. Kursun kurucusunun oğlu benim öğrencim. Velimiz dedi ki istediğin zaman dersleri gelip dinleyebilirsin. Benimde eksik olduğum başımın belası ders olan Tarih ve Coğrafya derslerini dinliyorum haftada toplam 4 saat.
Adana’da 2 gündür çok yağmur var. Özlemişim yağmuru. Ama zaten hüzünlüyüm bu yağmur daha da bir hüzünlendirdi beni.
Şu sıralar çok dalgınım. Dün kurs çıkışı arkadaşımla alışveriş yaptık. Bir kozmetik mağazasına girip bir şeyler aldım. Parasını ödedim ve çıktım. Yaklaşık iki sokak gittik ve aldıklarımı almadan çıktığımı fark ettim. Geri döndüm tabi bu yağmurda. Mağazadakilerin arkamdan güldüğüne eminim. Arkadaşımda az dalga geçmedi. Nerde aklın nerdeee dedi :) Bende dedim ki çok uzaklarda :)
Alışveriş bittikten sonra bir kahve içelim dedik. Ve bir cafeye girdik. Bir güzel Türk kahvelerimizi sipariş ettik. Sonra garson dedi ki ‘’kahve falıda ister misiniz’’. Biz şaşırdık vee neden olmasın dedik :)
Meğersem ünlüymüş orada kahve falı bakan kadın. Neyse kahvelerimizi içtik ve kadın geldi masamıza oturdu. Fallarımıza baktı. Valla ne yalan söyleyeyim çoğu şeyi bildi. Ama kadını sevmedik biz yine de. Ne demişler fala inanma falsızda kalma :)
Bugün öğlende kursa gittim aslında 2 saat için bu yağmurda gitmeye çok üşendim ama gittim işte.
Gece rüyamda gördüklerim aynen çıktı diyebilirim. Dün beklediğim ama alamadığım haberi bugün sabah aldım çok şükür. Aklım sürekli oralarda ama yapacak bir şey yok.
Yarın bizim günümüz. Yani ÖĞRETMENLER GÜNÜ. Tüm meslektaşlarımın öğretmenler gününü kutluyorum.
Kurumumuz bize bir sürpriz hazırlıyormuş yarın için onun haberini aldık. Bakalım nasıl bir gün olacak.

HEPİNİZ SEVGİYLE KALIN. İYİ HAFTALAR DİLİYORUM SİZLERE.

18 Kasım 2008 Salı

GİTME...

Sabah saat 07.30 şehrin en yüksek binalarının birinin tepesindeyim, şehir akıyor, şehir bağırıyor, şehir uyanıyor.Sesler ve gürültü birbirine karışmış halde dahi olsa, o sesi duyuyorum. Kapatıyorum gözlerimi, sanki gözlerimi kapattığımda kulaklarımda duymayacakmış sanıyorum ki, ne saçma!
O sesi duyuyorum...


Gidiyor... Gidiyor...

Sanki bir toprağın üzerinde kalan su birikintisinin sessizce ama bakan gözlerin göreceği gibi, sessizce çekilir gibi, varken, birden yok olduğunu görür gibi, suyun yok oluşunu, görür gibi... Gidişini görüyorum ve öyle bir gürültü ile gidiyor ki...

Şehir yıkılıyor, bulutlar seyrusefer hallerini bırakmış da birbilerine doğru ilerliyorlar, çarpışıyorlar, gök deliniyor, her yer kapkara, yer yarılıyor sanki, gökyüzü ağlıyor, bulutlar bağırıyor, şehir akmayı kesmiş, tek bir canlı kıpırdamıyor gök yüzü ağlıyor ben ağlıyorum tüm sesler bir oluyor ve bağırıyor arkasından;

Gitme...
Olduğum yere çöküyorum, elimdeki kahve fincanından bir yudum alırken, fincanın kapkaranlık dibinde, gözlerimi görüyorum. Benim zavallı gözlerim... Sanki bana ait değiller, oldukları yere sığamayacak kadar büyümüşler, etrafında çizgi çizgi halkalar var, fincanı olduğu halde tutuyorum, kendi gözlerimle, kendi gözlerimi seyrediyorum... Kirpiklerimin başladığı yer sızlıyor, kapatıyorum ve öylece kalmak istiyorum ama olmuyor kalamam! Çünkü o gidiyor...

Gitme...
Ellerim buz gibi, kulaklarım tıkanmış halde, sanki içinden hiç bilmediğim bir yaratık çıkacakmış gibi, kulak zarımı zorlayan bir şeyler oluyor...
Kaybetmek böyle bir şey mi?
Çok uzaklara gidiyor ve bekle beni diyor...

17 Kasım 2008 Pazartesi

MUTLU YILLAR GÖKKUŞAĞIM


Bu Gün Dünyayı İstediğin Bir Renge Boya.
Rengârenk Batan Günü Al Karşına.
Bir Renk, de Kendinden Kat.
Çocuklar Gibi Saf, Temiz ve Berrak.
Kapat Gözlerini Bir Hikâye Yarat.
Vazgeçme Hissedilir ..
Biraz, da Sıcaklığını Kat.
Kalbinde, ki Elleri Bırakma Sıkıca Tut.
Çünkü Varlıktır Sevgiye En Güzel Kanıt.
Yalnızlığın Saltanatını Sür ,
Sür Ama Birikmiş Sevginden , Herkese Bir Parça Ver .
Bir Tebrik , Bir Arama Bin Umuttur İnsana ..
Mutlu Yıllar , Mutlu Yıllar Sana canım arkadaşım GÖKKUŞAĞIM...

14 Kasım 2008 Cuma

MİMLENDİM ''ÇANTAMDA NELER VARMIŞ BAKALIM''

Merhaba canım dostlarım, sevgili dostum HtC 'ciğim beni mimlemiş. Konumuz ise çantamızda neler olduğu.
Benim çantamda yok yoktur :) İki çanta taşıyorum biri normal çantam biri de işe giderken kullandığım evrak çantam.

Çantam oldukça büyüktür. Küçük çanta sevmem hiç. Kullanamam yani. Anca sığıyor eşyalarım çünkü. Eşyalarımı çok rahat bulurum ama çantamın içerisinde çok düzenlidir. İçindeki herşeyin ayrı bir çantası vardır. Mp3 çalarımın, makyaj malzemelerimin falan. Evet işte çantamın içindekilerin resmi :)

Cüzdanım, bozuk para cüzdanım, otobüs kartım, güneş gözlüğüm, fotoğraf makinam, Mp3 çalarım, el kremim ( ellerimin kurumasından nefret ederim), rujum, kolonyalı mendilim, toka, ev anahtarım, iş yerindeki dolap anahtarım,deodorantım, 2 tlf ve küçük bir çantam var (içinde mendil ve vs. var işte :)), ilaç (ağrı kesici, mide ilacı), first çilekli sakız (aslında hiç sakız sevmem ama yinede var işte :) )

Birde çantamda şirinmi şirin bir kalemliğim var. Görünce güleceksiniz ama çok sevdiğim bir arkadaşım hediye etti iş yerinde. Çok sevdim :)

Ve o şirin şeyin içindeki rengarenk kalemlerim :) Kalem hastasıyım ben.

Tabi bunlar için büyük bir çanta gerekiyor dimi yani. Haksızmıyım. Ama bavul kadarda değil yani :))

Bende canım arkadaşlarım Lola'nın ve Aylin'ciğimin çantalarında neler varmış soruyorum. Kolay gelsin canlarım.

SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ...

11 Kasım 2008 Salı

KARANLIĞIN SONUNDA Kİ IŞIĞIM...

Karanlığın sonunda ki küçük ışığıma yaklaşıyorum ???

Sağlam adımlarla ilerliyorum.
Işığım umut dolu, ışığım sevgi dolu.
Yakalamak istiyorum biran önce.
Ne o biri yardım mı ediyor o ışığı tutmama.
Sıcacık bakışıyla beni çağırıyor karanlığın sonunda ki ışığa.
Elini de uzatmış beni bekliyor gülümseyerek.
Gülümsüyorum bende...
Ve sanırım bu kez doğru karar diyorum.
Adımlarım hızlanıyor ama çok korkuyorum.
Yavaş ve sağlam ilerlemeliyim diyorum.
Ama ışığımın hep benimle olacağını biliyorum uzaklara gidecek olsa da...
Ne olur ışığım hiç sönme bu defa...
*********************
Muhabbet Çiçeği
11.11.2008

9 Kasım 2008 Pazar

10 KASIM ATAMIZA SAYGI


ATATÜRK DİYOR Kİ;
Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.
Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

M. Kemal Atatürk
ATAM SENİ SAYGIYLA VE SEVGİYLE ANIYORUZ VE ARIYORUZ...

7 Kasım 2008 Cuma

NEDEN BLOG YAZIYORUM ???

Canım arkadaşım Mehtap'cım beni bu konuda sobelemiş.Hemen yazamadım özür dilerim canım çok yoğun bir haftaydı çünkü. Öğrencilerim nefes aldırmadı.
Başka bir yazımda anlatacağım bu geçtiğimiz haftayı.
Hafta sonuna girerken hemen boşluk buldum ve yazmaya koyuldum.

Blogum hayatımda 1 yıl içinde büyük bir yer edindi. Tam 30.10.2007 tarihinde Merhaba diye başlamışım yazılarıma. Canım ablam çok öncelerden diyordu senide blog alemine üye yapayım diye. Ama her defasında ne yazacağım ki diyordum.
Ama sonunda ikna etti ve karar verdim. İyi ki de Merhaba dedim bu dünyaya.

Neden yazıyorum sorusuna vereceğim cevabım ise;

Paylaşmayı seviyorum. Ve sayfamda da kullandığım bir söz var ki hep ona inandım.

''Mutluluk ikiz olarak doğar. Onu tatmanın tek bir çaresi vardır o da paylaşmaktır...''
Burada sizlerle birçok şeyimi paylaşıyorum. Yeri geldi hayatımda ki mutluluklarımı, yeri geldi hüzünlerimi.
Burada birçok dostluklar edindim. Sizlerin yazılarını okurken kimi zaman güldüm, kimi zaman ağladım, kimi zaman ise çok yararlandım. Blog dünyasını seviyorum. Günümün stersini burada atabiliyorum. İlerde bu yazdıklarımın benim için ve sevdiklerim için bir hatıra olacağına inanıyorum.

Blog kapatıldığında o kadar üzüldüm ki. Büyük bir boşluk hissettim hayatımda.
Umarım böyle talihsizlikler birdaha olmaz diyorum.

VE DİYORUM Kİ İYİ Kİ VARSINIZ...


Bende sevgili arkadaşım Sude ve Buse'nin Annesini sobeliyorum bu konuda. Senin için anlamlı bir sobe olduğunu düşünüyorum canım.

HEPİNİZ SEVGİYLE KALIN...