27 Şubat 2008 Çarşamba

İŞTE ÖYLE BİRİ

Sizi sizin kadar tanıyan biri...

Kendini ve hayatı çok iyi tanıyan biri...

Sizi hep düşünen, ama sizin onu düşünüp düşünmediğinizi önemsemeyen biri...

Size sizi anlatabilen, sizi başkalarına anlatmayı çok seven, bunu yaparken gözlerinin içi parlayan biri...

Sizin için her şeyi yapmaya, her şeyi başarabilmeye hazır biri...

Ne söylediğini bilen, söylediğini her şeyin arkasında duran, verdiği sözü tutan, randevularına geçikmeyen biri...

Nerede nasıl davranacağını kiminle nasıl konuşacağını ortama uymasını bilen biri...

Çoçukla çoçuk, gençle genç, yaşlıyla yaşlı olabilen bunu yapmaktan keyif alan biri...

Gülünecek yerde çekinmeden gülebilen, ağlanacak yerde gözyaşlarını saklayabilen biri...

Bazen kıskanç, bazen huysuz, bazen şımarık, bazen bencil, bazen kaprisli, bazen kavgacı, bazen inatçı, bazen geveze ama hep iyi niyetli biri...

Sizi kırmaktan incitmekten korkan, size zarar vermeye kalkanlara bütün benliğiyle karşı koyan biri...

Kimseye anlatmadığınız sırlarınızı çekinmeden anlatabileceğiniz, çekinmediğiniz, düşüncesine her zaman ihtiyaç duyduğunuz ne söylediğini bildiğinden hep emin olduğunuz biri...

Sana ihtiyacım var dediğinizde nerede olursa olsun koşup gelen sıkıntılı anlarınızda yanı başınızda olan ve sizi dinlemekten hiç bıkmayan biri...
Birlikte içki içmekten, yemek yemekten, film izlemekten, tiyatroya gitmekten, parkta aylak aylak dolaşmaktan, şarkı söylemekten, müzik dinlemekten hoşlandığınız biri...

Romantikliğiyle sizi duygu denizinde uçurabilen, gerçekçiliğiyle ayaklarınızın yere basmasını sağlayabilen biri...

Süprizleriyle sizi şaşırtan çılgınlığıyla şoka sokan biri...

Her zaman güvendiğiniz, size asla ihanet etmeyeceğini bildiğiniz, sizi yarı yolda bırakmayacağından hep emin oldunuğunuz biri...

Sizinle sonsuza kadar birlikte yaşayacakmış gibi hissettiğiniz, sevmeden edemediğiniz, onun da sizi sevmekten asla vazgeçmeyeceğini bildiğiniz biri...

HAYATINIZDA BÖYLE BİRİ VAR MI ?
VARSA KIYMETİNİ BİLİN LÜTFEN...

26 Şubat 2008 Salı

ARTIK ASKERLERİMİZ ÖLMESİN...

Bugün o kadar moralim bozuk ki. Şehit haberleri beni mahvetti. Biraz önce bir haber aldım ki, yakın bir arkadaşımın çok yakın bir arkadaşıda şehit düşmüş. Morali o kadar kötüydü ki. Kötü olmamak mümkün mü:( HEPİMİZİN BAŞI SAĞOLSUN...
O kadar kötü oldum ki. Ağladım bende çok kötü.
Hergün haberleri izlerken yüreğim ağzımda.

KUZEY IRAK'TA VE TÜM TÜRKİYE'DE TERÖRLE MÜCADELE EDEN KAHRAMANCA SAVAŞAN TÜRK ASKERLERİMİZİN ALLAH YARDIMCISI OLSUN...

25 Şubat 2008 Pazartesi

BİR HAFTA SONU...

Benim için çok güzel bir haftasonuydu. Size söz verdiğim gibi bol bol resimlerle döndüm:)
Cumartesi öğleden sonra başladı maceram. Derslerim bittikten sonra hızla yola koyuldum ve ablama gittim.

Ablamla eniştem güzel bir plan yapmışlardı bile. Önce biraz sahil yolunda yürüyüş yapalım dediler. Epeyce bir yürüdük.

Tam gün batmak üzereyken sizler için bir resim çekildim. Ben ve gün batımı (tabi şimdilik sadece ellerim :)))

Sonra yürüyüş yaparken bir kaç kare fotoğraf daha çektim sizlere...


Sonra biraz alışveriş yaptık ve yemek yedik. Eve geldiğimizde saat geç olmuştu. Biz ablamla birlikte ertesi gün ki piknik malzelemelerini hazırladık.

Pazar günü sabah 10:30 gibi çıktık yola.

Virajlardan çok kötü olduk. Midem çok fena oldu. Sonra güzel bir yer bulduk pikniğimiz için. Ama karların çoğu erimişti :( Sıcak memleket işte bizim burası. Heryerde yollar kardan kapanıyor bizim burda erimiş... İşte bir kaç fotoğraf daha sizler için.


Biraz mide bulantımız geçtikten sonra başladık yemek hazırlığına. Eniştem hemen mangalı yaktı. Babamdan yardım istemedi. Ben yakacam illa dedi. Ve güzelce yaktı mangalı. Öğrenmiş yakmasını:)) Bizden koca bir aferin aldı :))))

İşte eniştemin mangalı...

Yemeklerimizi yedik. Çaylarımızı içtik ve biraz etrafta gezinti yaptık. Sonra atladık arabamıza ve dönüş yoluna koyulduk. Bu sefer mide bulantısı için hepimiz ilaç aldık.

Dönüştede yoldan size birkaç poz çektim.

Eve geldiğimizde çok yorulmuştuk. Hemen piknik eşyalarını yerleştirdik yıkadık. Sonra güzel bir dvd keyfi yapalım dedik. Ve ''Koro'' filmini izlemeye karar verdik.
Tavsiye ederim dostlarım. Filmi ben beğendim. Film bittiğinde çok geç olmuştu ve hemen yattım. Bu sabahta evime döndüm. Ve hemen sizlerle bu hafta sonunu paylaşmak istedim.

İşte bir hafta sonuda böylece bitti... Herkese iyi haftalar...

22 Şubat 2008 Cuma

BUGÜN VE HAFTA SONU BEKLENTİSİ

Bir cuma gününde güneşli ama soğuk bir sabaha uyandım. Erkenden kalktım. Dün gece hiç ısınamadım nedense. Çok üşüdüm. Pek uyuyamadım da. Kafamın içinde bin bir düşünce. Sağa sola döne döne sabahı ettim. Artık anladım ki herşeye rağmen hayattan zevk almaya çalışmalı insan.

Bu hafta direksiyon derslerim başladı. Çok güzel gidiyor. Yakında çok daha güzel araba kullanacağıma inanıyorum :)

Hafta sonu şehir dışına çıkacağım. Benim için güzel bir değişiklik olacak. Biraz stres atayım. Canım ablama gideceğim. Geçen hafta gitmeyi planladığımız ama soğuk ve yağmur yüzünden gidemediğimiz pikniği bu hafta yapacağız. Yeğenlerimle de hasret gideririm. Annem ve babamda gelecek. Ailecek hep beraber güzel bir hafta sonu geçirelim dedik. Sanırım yaylaya gideriz. Bol bol temiz hava alayım. Hem yayla havası hem deniz havası. Birazda biz karlarla fotoğraf çekilelim değil mi :))) Mangalıda eniştem yakacakmış. Babamdan mangal yakma taktiklerini aldı :) Karların içinde en çok sevdiğim şey sucuk ekmek partisi :))) Bol bol resim çekeceğim sizlere.

Herkese iyi hafta sonları dostlarım. Sevgiyle ve Mutlu kalın…

21 Şubat 2008 Perşembe

BİR KADIN...

Bir kadın çocuktur aslında...

Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama her kadın çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz, ama asla onu bir Çocuk olarak görmeyeceksiniz. Bir kadın güçlüdür aslında. Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki Erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile Erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar...

Bir kadın sevgilidir aslında. İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette. Bunun nedeni ise engelleyemedikleri "acımak" duygusudur.

Bir kadın yalnızdır aslında. Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.

Bir kadın bilgindir aslında. Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.

Bir kadın hayattır aslında. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız, ne yazık ki yaşamıyorsunuz...

Can DÜNDAR

19 Şubat 2008 Salı

BURADA DA YAĞMUR VAR :)

Bir Salı gününden hepinize merhaba dostlarım.

İki gündür aslında çok hastayım. Bu soğuklar bana yaramadı. Üşütmüşüm :( Ve yine grip kapıma geldi. Ne yapalım göndereceğim inşallah :)

Her yerde kar var ama bizim burada bol bol yağmur var. Böyle yağmur olunca bende dün akşama kadar evde kalmayı tercih ettim. Bol bol dinleneyim dedim, hastayım diye. Gündüz olan derslerimi de akşama attım. Ama sonra pişman oldum. Akşam derse gitmek daha zor oldu benim için. Dışarıda fena yağmur vardı. Gök gürlüyordu, şimşekler çakıyordu. Evden çıkmak o kadar zor geldi ki . Dondum resmen ve ıslandım bu hastalığın üzerine. Şemsiye açmakta mümkün değil. Anında ters dönüyor rüzgardan. Eve dönüşte yağmur durmuştu neyse ki.

Aslında böyle havalarda en çok yapmak istediğim şey kahveni ya da çayını alıp sobanın yanına oturup pencereden yağmuru izlemek. Arka fondada mükemmel bir müzik olacak. Ama böyle hafif bir şey çok sesli değil :) Şu an fonda dinlediğiniz şarkı olacak mesela. Kaç gündür bu şarkıyı dinliyorum. Takıldım kaldım. Ayy yine duygusal moda girdim sanırım :) Ama ne yapayım yaa ben böyleyim. Böyle havalarda daha çok duygusallaşıyorum nedense...

Bugün hava yine çok soğuk, ama yağmur yok. Havada tek bir bulut yok. Ama fena bir ayaz ve rüzgâr var. Dışarı çıkarken şapka ve atkımı takmadan çıkmamam gerek. Zaten böyle soğuk havalarda burnum ve yanaklarım anında kıpkırmızı oluyor:) Komik oluyor yani :) Gerçi şimdi grip olduğum içinde burnum kıpkırmızı soğuğa çıkmama gerek yok yine çok komik gözüküyorum :)))

İşte böyle dostlarım. Aman sizde kendinize dikkat edin hasta olmayın. Havalar çok soğuk. Sevgiyle ve sağlıklı kalın...

17 Şubat 2008 Pazar

SOBE :))

Merhaba dostlarım. Yine bir sobeyle karşınızdayım.

Canım arkadaşım Mutlu ve Umutlum beni sobelemiş. Konu çok güzel ve çok düşündürücü :) Severek yanıtlıyorum bu sobeyi canım benim.

Nefesimi kesen anlar;

*Mutlu bir yuvam olsun ve yanında şirinmi şirin pembiş pembiş bir kız çocuğu :) O an sanırım nefesim kesilebilir.

*Devlete öğretmen olarak atandığım an da sevinçten uçabilirim. O kadar çok istiyorum ki. Ahh Ahhh :)

Hemen yapabileceğim ama ertelediklerim;

*Dolabımdaki yüzlerce testi konu konun ve sınıf sınıf ayırıp dosyalamam gerek en başta. Ama her defasında erteliyorum:) Çünkü sanırım 1 günümü alabilir:)

*Devlet sınavları için çok çok sıkı ders çalışmam lazım. Ama sanırım şu sıralar az çalışıyorum ve başka şeyler yüzünden sürekli erteliyorum. Ama bugünden itibaren sıkı çalışmaya yeniden başlıyorum. Söz :)

*Fotoğraf makinemin içindeki resimleri tabettirmem gerek. Ama hep erteliyorum :)

* Terziye tadilata gidecek bir sürü şey var ama bir türlü götüremedim, dolabımın köşesinde duruyor ne zamandır.

Bir daha dünyaya gelsem ve seçme şansım olsa...

*Yine aynı ailenin ve yine küçük kızları olarak doğmak isterdim.

*Bu kadar duygusal olmak istemezdim. Çünkü bu çok duygusal huyum beni bazen çok yıpratıyor.

*Üniversite yıllarımı daha iyi değerlendirmek isterdim. (Ders çalışmak dışında:))

*Mesleğim olan öğretmenliği çok seviyorum ama sanırım devletin bize sunduğu bu şartlar yüzünden öğretmen olmak istemezdim. Mezun olur olmaz daha iyi iş imkânları sunulan bir meslek seçerdim.

Bende canım arkadaşım Tubikkomu sobeliyorum.

Hepiniz Sevgiyle kalın canlarım...

14 Şubat 2008 Perşembe

SEVGİLİLER GÜNÜ

Her şeye rağmen yüreğinde her zaman aşka yer olanın,,,

Herkesin SEVGİLİLER GÜNÜ KUTLU OLSUN…

Sevgi hep sizinle olsun, yüreğinizde her zaman aşka yer olsun…

Yüzünüzden gülücükler hiç ama hiç eksik olmasın...

Tüm sevenlerin, sevilenlerin SEVGİLİLER GÜNÜ KUTLU MUTLU OLSUN...

Allah hiç birinizi birbirinizden ayırmasın...

BENDEN SİZE BİR GÜL DOSTLARIM. HADİ UZATIN ELİNİZİ :)
Sevdiklerinizle birlikte nice senelere … :)

12 Şubat 2008 Salı

KADIN VE MELEK

Bir melek gibi, sevgi vermek için gönderilmiş dünyaya kadın.

Karşılık beklemeden sevmenin, fedakarlık yapmanın, şefkatin ne demek olduğunu öğretmek için.

Bıkmadan anlatmak üzere, sabretmek üzere, her türlü kabalığa, aşağılanmaya, alay edilmeye, yalanlara, ikiyüzlülüğe dayanmak üzere gönderilmiştir. Dayanıklılığı, ne kadar anlayışlı olduğu ve kararlılığı test edilsin diye dünyada kadın. Bu melek, aşkın kılığına bürünüp gelmişse kapınıza, dünyada sizden daha şanslı bir erkek olamaz. Ama görmeniz gerekiyor, anlamanız gerekiyor.

Kapıya gelen herhangi biri gibi davrandığınız an meleği küstüreceğinizi ve onun bir başka kapıya doğru yola çıkacağını bilmeniz gerekiyor.

O melek, aşkı sunmaya bu kadar hazırken siz burun kıvırırsanız, bir başka meleğin de kapınıza uğrama olasılığını yok denecek kadar azaltırsınız. Kapınıza gelen o kadını, hayatınızın sonuna kadar bir melek olarak yaşatmayı başarırsanız ne mutlu size.

Ama bu hiç de kolay değil. Kırılgan, alıngan, ilgisizliğe tahammül edemeyen, dünyanın merkezi olmak isteyen, sevgiye her daim aç, zaman zaman yırtıcı bir kaplan gibi saldırgan olduğunu unutmamalısınız. O, size her şeyini vermeye hazır ya, sizden de aynı şeyi bekleyecektir. Bir erkeğin bunu yapabileceğini de bilir. Yapamayacağınız şeyi istemez zaten. Ama yapabilecekken yapmamanız halinde er ya da geç size bunu ödetecektir. Hayır, klasik bir intikamdan söz etmiyorum. Bir kadının hesap sorma yöntemi ya da öç alma yöntemi erkeklerin ki gibi dümdüz bir şey değildir. Onların her şeyi ince ince hesaplayan, planlayan beyinleri öyle kusursuz bir kurgu yapar ki, siz bir şeylerin değiştiğini anladığınızda ne yazık ki çok geç olur.

Kadının, isteyip de elde edemeyeceği hiçbir şey yoktur dünyada. Hayatınızı isterse,onu da ele geçirir. Direnemezsiniz bile. Bir melek, kötülük yapamaz bilirsiniz. Kadının yaptığı da kötülük değildir aslında. Ama nasıl ki kendisi, dünyada çok şey için sınava giriyor, sizden de beklediği onun için bazı sınavlar vermeniz ve o sınavlardan da başarıyla çıkmanızdır.

Bir kadının koşulsuz desteğini alan erkeğin sırtının yere gelmesi mümkün değil. Emin olun, hayatınız hep iyi yönde değişecektir. Onun zengin ruhu, yaratıcılığı,hayal gücü, size, tahmin edemeyeceğiniz dünyaların kapısını açacaktır. Bir melek varsa hayatınızda onu melek olarak yaşatmak için çaba gösterin...

Mehmet Çoşkundeniz

9 Şubat 2008 Cumartesi

DOSTLUK


^^Hani Dostlar Vardır
Bunaldığımızda yanımızda hissettiğimiz kimi zamanda BULDUĞUMUZ,
Hani dostlar vardır,
İki eli kanda bile olsa ihtiyaç duyduğumuzda koşarak GELEN,
Hani dostlar vardır,
Kederimizi keder BİLEN,
Hani dostlar vardır,
Üzemezsiniz, kıramazsınız KIYAMAZSINIZ.
Hani dostlar vardır,
Fikre ihtiyaç duyduğunuzda sizi sizden fazla düşünüp akıl VEREN,
Hani dostlar vardır,
Beraber olduğunuzda kederiniz BİTİVERİR,
Hani dostlar vardır,
İyi ki var DEDİĞİMİZ,
İYİ Kİ VARSIN ^^

Bugün ki yazıma bir şiirle başlamak istedim. Bugün en iyi arkadaşımla beraberdim. Anneleri tanıştıralım dedik:) Uzun süreli çok iyi bir dostluğumuz var. Üniversitede master yaparken tanıştık ve çok kaynaştık. Birbirimize o kadar benziyoruz ki. Hayatla ilgili hayal kırıklıklarımız bile aynı... O kadar çok ortak noktamız olması bizi birbirimize bağladı işte. Çok ama çok seviyorum canım arkadaşımı. İYİ Kİ VARSIN...

Bugün çok lezzetli şeyler yedik. Nefis sarımsaklı köfte yapmış canım arkadaşımın annesi. Bayılırım:) Sanırım çoğunuz biliyordur.

Sarımsakla aram hiç iyi değildir ama bu köfteyi çok seviyorum.

Ardından çayın yanında nefis börekler:) Ayyy ben hiç böreğe yok dermiyim:) Ve son olarak nefis aşure:)

Ama arkadaşlar o kadar çok şiştim ki akşam hiçbirşey yiyemedim doğal olarak. Eee birde yeseydin çiçeğim dediğinizi duyar gibiyim:) Valla yemedim. Hala çok tokum:)

Bol bol dertleştik canım arkadaşımla. Gerçi günde defalarca tlf da konuşuruz zaten. Annelerde kaynaştı bu arada.

İşte bugünüm böyle geçti canlarım.

Bu arada;
İYİ Kİ SİZLERDE VARSINIZ. HEPİNİZİ ÇOK SEVİYORUM CANIM DOSTLARIM...

6 Şubat 2008 Çarşamba

İŞTE ÖYLE BİRŞEY !!!

Hani bir yağmur yağar da bazen... (Birden aklınıza uzun zamandır haber alamadığınız, ne yaptığını bilmediğiniz eski sevgiliniz gelir.)


Hani gök gürler ya arkasından... (Arayıp, aramama arasında gidip gelirsiniz. İçinizden bir ses 'ara' demektedir ve o ses giderek yükselmektedir. Telefon elleriniz-dedir, numaralar aklınızda. Dayanamaz, dokunursunuz tuşlara.)

Hani şimşekler çakar peşinden... (O da çok sevinmiştir sesinizi duyduğuna. 'Nasılsın?' diye sorarsınız; ama, aslında merak ettiğiniz şey 'Bensiz nasılsın'dır.)
Hani ıssız bir yoldan geçerken... (Duyduğunuz ses öyle tanıdıktır ki, güven verir size. Birlikte paylaştığınız anılar birer birer geçit yapmaya başlar önünüzden.)

Hani bir korku duyar da insan... (Sesini test etmeye çalışırsınız. En ufak bir titremeyi, en ufak bir heyecan kırıntısını kendinize yontarsınız. 'Demek o da etkileniyor' dersiniz. Ya da tam tersi... Sesindeki soğukluğu algılamaktan korkarsınız. O soğukluk, size dair içinde hiçbir şey kalmadığını gösterecektir ve bununla yüzleşmek o an hiç de işinize gelmeyecektir.)

Hani bir şarkı söyler içinden... (Söylemek istediğiniz çok şey vardır. 'Özledim' demek istersiniz; ama, bunu içinizden söylersiniz. Aynı şekilde karşılık görememeyi kaldıramayacağınız için tedirginsinizdir.)

Hani eski bir resme bakarken... (Sahi neden ayrılmıştınız? Neydi bu aşkı bitiren şey? Düşündüğünüzde ne de anlamsız gelir. Belki basit bir kavga, belki bir kıskançlık. Belki de bir ihanet; ama, hiçbir şeyin önemi yoktur artık. Oradasınız -dır, onun yanında. Gözünüzün önünde hep onunla olduğunuz anlar vardır.)

Hani yılları sayar ya insan... (Ayrıldığınız ilk anlarda ne kadar da umutsuzdunuz. Günler, geceler geçmek bilmezdi, sayardınız; ama, bitmezdi.)

Hani gözleri dolar ya birden... (Gözyaşları, hücuma kalkmaya hazır askerler gibi beklemektedir gözlerinizin içinde. Konuştukça ağlamamak için zor tutarsınız kendinizi. 'Neden' demek istersiniz, 'Neden bitti'... Diyemezsiniz, dudaklarınızı ısırırsınız. İçinize akar gözyaşları çaresiz. Zayıflığınızı anlamasını istemezsiniz.)

Hani yıldızlar yanıp sönerken... (Oydu yıldızınız bir zamanlar. Siz her yıldıza onun adını verirdiniz.)

Hani bir yıldız kayar ve insan... (Ama yoktur o yıldız artık. Yıldızsız gecelerde yaşamaya mahkumsunuzdur ya da kendinize yeni bir yıldız bulmuşsunuzdur.)

Hani bir telaş duyar ya birden... ('Ne yapıyorum ben?' diye sormaya başlarsınız bir anda. Telefonu 'Kendine iyi bak' sözüyle kaparsınız ve yalnız kalırsınız. Bir garip duygu çöker omuzlarınıza... Ve o duyguyla uyuyakalırsınız.)

Sabah uyanırsınız ve sorarsınız kendinize 'Neydi bu?'... Cevabı yoktur.

Çünkü 'işte öyle bir şey'dir bu... O an yaşadığınız ve belki de bir daha hiç yaşamayacağınız bir şey...
İŞTE ÖYLE BİR ŞEY...
Mehmet Çoşkundeniz..

4 Şubat 2008 Pazartesi

''SEVDİĞİNİZİ SÖYLEMEKTEN KAÇMAYIN''


Yaşamımızı sürdürebilmemiz için ihtiyacımız olan en önemli şeylerden biri sevgi. Sevgiyi ifadenin en iyi yolu da iki sözcük ... Seni Seviyorum... Ama bir türlü rahatça çıkmaz ağzımızdan. Peki neden?

Sürekli birilerini sevme ihtiyacı duyarız. Sevildiğimizi duyabilmek, başka bir biçimiyle de ‘’onay’’ almak için elimizden geleni yaparız. Sonra da ‘’Bu kadar sevdiğim bir insan, bana nasıl böyle bir kötülük yapar’’ diye haksızlığa uğradığımızda acılar içinde kıvranırız. Her insanın sevgiliye, sevildiğini hissetmeye ihtiyacı vardır. Sevgilisi tarafından eşi, annesi, babası, kardeşleri, iş arkadaşları ve çevresinde önemsediği insanlar tarafından sevildiğini hisseden kişi nasıl da ayaklarının üzerinde güçlü durur.

Kadınlar durmadan tekrarlanmasını isterler sevgi sözcüklerinin. Erkekler de kadınların ağzından bolca duyarlar bu sözcükleri. Kadınlar her seni seviyorum dediğinde ‘’ Sen de beni seviyor musun? ’’ sorusunun yanıtını da almak ister. Bu kendilerini güvenmediklerinden, karşılarındaki kişinin onları sevip sevmediğini kontrol etmek ya da sevdiğini bilmediklerinden değildir...

Yalnızca ‘’Hayatımdan memnunum, senin de memnun olmanı istiyorum ve elimden geleni yapıyorum’’ un cevabını alabilmek içindir...

Kadınların nasıl yetiştirildiğini bir düşünün. Aileyi memnun etme, hayaller, çocukları sevme, koruma, bolca fedakârlık, fedakârlık... Tamam, erkekler de bu ‘’memnun etme’’ lerle yetişiyor ama onlar ‘’maddi memnuniyetler’’ aşılanarak büyüyorlar. Kadınların ihtiyaçlarını karşıladıkları ölçüde sevgililerinden de emin olunmasını bekliyorlar. Bu onların sevgilerinin kanıtı haline geliyor. Ah bir bilseler insanın sevildiğini duymak ya da birini sevdiğini söylemek kadar ihtiyaç duyduğu başka şey olmadığını...

‘’Sana sevdiğimi göstermek daha çok hoşuma gidiyor.’’ Bu da erkeklerin ağzından sıkça duyulan bir cümle. Sevgiyi duymak kadar hissetmek de önemli . Ama o sihirli iki sözcük var ya, dünyaya bedel geliyor insana. Stresli, yorucu bir günün ardından ya da hayatımızda her şey yolunda giderken gönderilen bir öpücük, size sarılması yanında, gözlerinizin ta içine bakarak ‘’ Seni seviyorum’’ demesini istemez miydiniz.?

Bambaşka iki kişilik farklı hayatlar... Bir araya gelip, uzlaşmak o kadar kolay mı? Doğrularınız arasında ortayı bulmak olduğu gibi, günahıyla sevabıyla kabul etmek... Zor,çok zor...


Birini sevdiğimizde, onun kendi hayatına dair, bizim pek de görmek istemediğimiz huyları davranışları biçimleriyle bizi nasıl da huzursuz eder. Asla onun da kendisine ait bir dünyası olduğunu kabul edemeyiz. Her şeyi kendi açımızdan düşünür, ‘’Ben bu durumda öyle yapardım’’ der onu suçlarız. Sıklıkla da onda gördüğümüz hatalar zaten bizde var olanların yansımalarıdır. Karşımızdaki kişi aracılığıyla kendimizi eleştiririz. Başkalarında kusur bulmak ne kadar da kolay değil mi?

Kendimize olan güvenimiz azaldığı ölçüde, mükemmel bir ilişki arayışımız da artar. Çünkü böylece mükemmel bir insan seçerek kendimize olan güvenimizi telafi yoluna gideriz. Aslında mükemmel gördüğümüz biri tarafından seçilmek içindir bütün yapılan...





Hayatta bütün gün ne kelimeler sarf ediyoruz bir düşünün.

İki güzel kelimeyi söylemek çok mu zor?


HADİ SÖYLEYİN SEVDİKLERİNİZE SENİ SEVİYORUM DİYE...




(Ailemi,dostlarımı hepinizi çok çok seviyorum...)

3 Şubat 2008 Pazar

HASTAYIM:(

Bugün çok hastayım:( Midemi üşütmüşüm. Sabah mide bulantısıyla uyandım... Hiç iyi değilim :(

Hemen nane-limon yaptı annem. Biraz iyi geldi ama hala geçmedi. Akşam içinde güzel bir çorba yapayım sana dedi. Çünkü pek birşey yiyemiyorum:(

Dün üşüttüm sanırım. Ders verdiğim öğrencinin evi çok soğuktu. Dondum ve bir ara parmaklarımın mor olduğunu fark ettim derste. Soba yanıyordu ama kendi kendini ısıtıyordu soba sanırım:)

Sonra eve gelip duş aldım ve yeniden evden çıktım. Başka bir dersim daha vardı ordanda arkadaşımla buluşacaktım. Saçlarımı kurutmuştum ama işte bile bile hastalığı davet ettim kendime sanırım…

Şu an ev misafir dolu. Anlatamam kalabalığı! Babama geçmiş olsuna gelmişler. Bende bu halde pek çıkamadım yanlarına. Çünkü felaket gözüküyorum:(

Öyle işte canlarım, hasta halimle ancak bu kadar yazabildim sizlere...
SEVGİYLE VE SAĞLIKLI KALIN LÜTFEN:)