26 Haziran 2009 Cuma

TATİL...


Merhaba dostlarım, işte tatil geldi ve 1 ayı nerdeyse bitti bile. Bende pazar günü gidiyorum tatile.
Aslında tatil demeyelim işte şehir ve ev değiştiriyorum yazlık eve geçiyorum. Deniz, sahil, temiz hava biraz iyi gelecek bana. Bu yaz çok fazla bronzlaşmamaya karar verdim. Geçen yaz çekildiğim resimlere baktım da hiç beğenmedim. Kapkara olmuşum :) Sarı zenci gibi :)
Biraz kafa dinleyeceğim.

İşten de ayrıldım bildiğiniz üzere. Henüz olumlu birşey yok. Dilerim iyi bir iş çıkar yakın zamanda.


Yarın sınava giriyorum ama olumsuz vaka :(
Hiç çalışamadım ki. Birtürlü o çalışma moduna giremedim. Bakalım yarın ki sınavda kitapçıkla çok bakışacağız sanırım :) Kendime çok kızacağım sonra.

Birsürü kitaplar aldım yazlıkta okurum diye. Orada en büyük zevkim balkonda denize karşı oturup
kitap okumak, ya da sahilde kitap okumak.

Adana felaket sıcak olmaya başladı artık. Kaçmak lazım buralardan. Ama oraya gidincede burayı çok özlüyorum.
Sizlere bol resimler çekeceğim. Ara ara nete girer sizleri okur yeni yazılar yazarım. Zaten sık sık Adana'ya döneceğim kısa sürelide olsa. İş bulursam hiç durmam oralarda dönerim hemen zaten.

Döndüğümde herşey güzel olmuş olur inşallah. Sizleri çok seviyorum. HEPİNİZ KENDİNİZE İYİ BAKIN...
SEVGİYLE KALIN...

22 Haziran 2009 Pazartesi

SENİ TANIYAMIYORUM ARTIK !!!


Seni tanıyamıyorum artık...

O eski sevgilim, o eski canım

Sen... sen o değilsin !!!

Bana sevgisini sunan, bensiz olamayan

O sevgili sen, sen değilsin !!!

Seni tanıyamıyorum artık...

Bir güzel sözle yetinen, mutlu olmasını bilen

Gözlerime dolu dolu bakıp,

Duygularını anlatan, beni sevdiğini söyleyen birtanem,

O sevgili sen, sen değilsin !!!


Ne oldu sana bilemiyorum

Bir fırtınamı, yoksa kasırgamı savurdu.

Seni benden, beni senden ayırdı...


Bu ayrılık niye, kinden mi? Nefretten mi?

Yoksa, ölesiye çok sevmenin,

Sırılsıklam aşık olmanın bedelimi...

Bütün suçum seni sevmek, sevmek mi???

Seni tanıyamıyorum artık...

O sevgili sen, sen değilsin !!!

Ben biranda silinecek,

Unutulacak sevgilimiydim?

Hep seninle birlikte düşünür,

Seninle birlikte hayal kurardık...

Ne oldu sana bilemiyorum...

O sevdiğim kişi senmisin?

Yoksa bir başkasımı?

Ne olur dön artık benliğine...

Seni bulmak,

Seni yine ölesiye sevmek,

Ve yine sevmektir düşlerim...

Seni yeniden tanıyabilmek ve yaşayabilmek EN BÜYÜK TUTKUM...

14 Haziran 2009 Pazar

İKİ NOKTA ÜSTÜSTE :::::::::

İki tırnak işareti arasına sığan bir kaç kelimeydin sen, içimi oyup geçen rüzgarlara inat, yürek durağımda beklediğim tek yolcu.

Gerçeklerde aramıyorum artık seni, gerçek olmadığına inandırdım kendimi.

Kırgınım yalnızca hatta adı aşk ile başlayan cümleler kulağımı tırmalayan rahatsız edici birer ses artık.

Mülteci bir kaçaklığım vardı eskiden, şimdi terkedilmiş evler gibi duvarlarımda asılı eskimişliğim. Garipti aslında, sen dudağımdan apar topar dökülen sözlere virgül koymaya çalışırken, ben ettiğin cümleleri noktalıyordum.

Cümlelerin sonuna nokta koymak hep bana düşse de,noktaları hiç sevmiyordum.

Noktalar acıttı kalbini , biliyorum.

Şu üç harfi biraraya getirip gelişi güzel zikretmeyi de sevmiyorum ama,

a-ş-k biraz sabır, en çokta cesur olmaktı .

Şimdi oturduğum şehrin gözlerine yağmur doluyor, elimde bir fincan kahve, ağaçları seyrediyorum. Bir fincan kahvenin kaç yıl hatırı kaldığını sayıyorum kendimce ve halen merak ediyorum yazdıklarını.

Sanırım denge üzerine kuruluydu dünya ve dengeler altüst olduğunda gökyüzünün kalbinde bile kocaman bir delik açılabiliyordu.

Acılarımız mı bizi eğiten, dengesizliklerimiz mi bizi acıtan, yoksa tecrübelerimiz mi ayağımızı yere kenetleyen?

Binlerce soru sormak geliyor içimden, binlerce sorunun altında bırakmak istiyorum zihinleri.

Elimdeki kahve bitmiyor bir türlü, içindeki zararlı maddelere inat yudum yudum damıtıyorum içime, varsın benimde kendine zarar verenler arasında bir kıyamlık yerim olsun.

Ne çıkar?

Kalbim ahşap evlerin tahta arasından sızan damlaları gibi usul usul yürüyor gözlerime, kalbimi yanaklarımın coğrafyasına gömüyorum.

Hani bazı hikayelerin sonunu kimse bilmez herkes kendine göre bir son uydurur ya, işte öyle bir şeydir a-ş-k .
Kimisi için cümle sonuna konulan ,
öldürmeyen ama sol yanını felç bırakan bir nokta
kimisi içinse yeni bir cümleye başlamak için verilen müsaade.

Bir hikaye de noktalama işaretini doğru yerde kullanmak mühimdir aslında, cümlenin en olmadık yerinde el yordamıyla kondurulan bir nokta,
ne yeni bir satır başının müjdecisi ne de anlamlı bir öykünün yardımcısıdır.

Aslında çokta zor değildir bir hikayeyi nerede bitirdiğine bakmadan bitirebilmek ,ama eğer noktaları doğru yerde kullanmadıysanız,
hikayeyi her okuduğunuzda bir urgana atılmış gemici düğümü gibi çarpar dilinize.

Kanar diliniz, kanar kalbiniz...

Çok mutlu bitmese de, doğru yerlerde kullanılmış noktaları, ister iki satırlık isterse sayfalar dolusu bir sonu olmalı hikayelerin.

Ama mutlaka bir sonu olmalı...
İki nokta üst üste :

6 Haziran 2009 Cumartesi

ANLADIM...

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım.


Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,
okuyarak, dinleyerek değil...

Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım...

Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak
koştuğunu anladım...

Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını
anladım...

Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım...


Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım..


Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım...

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım...

'Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ''git'' dediğimde anladım... Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,

Git dediklerinde gittiğimde anladım...

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım...


Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım...

Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu
olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım...

Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım...


Sevgi emekmiş,

Emek ise vazgeçmeyecek kadar ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...


Can Yücel

3 Haziran 2009 Çarşamba

CANIM ANNEM ÇOK KORKUTTUN BİZİ :(

Merhabalar, şuan gece 01:30. Biraz önce hastaneden geldik. Annem bizi çok korkuttu. Birden bire fenalaşıp kendini kaybetmesi bitme noktam oldu. Babamla ne yapacağımızı şaşırdık. Annem bizi duymuyordu :(((
Annem uyan diye çığlıklar atıyordum. Annem uyanıp geri bayılıyordu. Apar topar hastaneye götürmek için hazırladım annemi. Canım teyzemi aradım koştu hemen.
Hemen acile götürdük annemi. Doktorlar koşturdu. Herşey normal gözüküyordu. Ama annem konuşamıyordu, kendinde değildi. Serum bağladılar. Daha sonra annem biraz olsun kendine geldi.
Serum bitince doktor yeniden geldi ve daha iyi görünce eve gönderdiler. Şimdi yatırdım annemi. Dinleniyor. Ama aklım onda. Uyandırıp soramıyorumda annem nasılsın diye. Bu gece sanırım hiç uyuyamayacağım.
Çok korkuttun annem beni. Sana birşey olursa dayanamam ben.
Canımsın herşeyimsin.

SENİ ÇOK SEVİYORUMM ÇOK...

1 Haziran 2009 Pazartesi

TUT ELLERİMDEN...

O ben olsun; Ben o...
Beni hiç bırakmayacak bir el...
Hiç bırakamayacağım bir el olsun istiyorum...
Haydi tut ellerimden...

Ve hiç bırakma...

Benim seni bırakmayacağım gibi...