Evlerin duvarlarını neden duvar kağıdıyla kaplarlar ki...
Duvar kağıdı olmasa...
Bembeyaz...
İstediğin düşle doldurabileceğin kadar geniş bir sinema perdesi gibi...
Seninle ne zaman tanıştık...
Yoksa hep tanışıyorduk da bir türlü yüz yüze mi gelememiştik...
Ne iyi ettin de geldin hayatıma...
Seni ilk gördüğüm anı hiç unutmuyorum.
Çocuk gözlerinle bana bakmıştın.
Bir sevgiliydi ya da bir çocuk ne fark eder ki.
İkisini birden seviyordum.
İkisiyle birden konuştum.
Çocuk gözler,Sevgili gözler...
Bir yüze, Bir çift göze ancak bu kadar yakışırdı herşey...
Boş bırak bir yanını...
Ben geleceğim nasılsa...
Taş plaklardan kalma bir sevdayla.
Oturacağım yanına.
Ben geleceğim boş bırak bir yanını.
Unutma seni sevdiğimi!
Şimdi sen uykudasın...
Bir resmin var başucumda.
Senin gecelerin uzunsa.
Benim sevgim uzun, upuzun...
Sana o kadar çok şey yazmak istiyorum ki...
Küçük bir kız çocuğu gibiyim.
Seni çok özlüyorum.
Kendime bir kahve yaptım.
Hava çok soğuk...
Radyoda bir şarkı çalıyor.
Yarısı hasret yarısı savaş.
Bütünü ayrılık kokan bir şarkı...
Anılarını eskitmeyenlerin acıları çok olur.
Umutları çok...
Sana çok şey söylemek istiyorum...
Belki yıllardır kimselere söylemediğim her şeyi sana söylemek istiyorum.
Seninle ilgili bir sürü proje geliştiriyorum senden habersiz...
Ama herşeyi de sana söyleyemem ki.
Ah şimdi burada, Adana’da olsan ne iyi olurdu.
Bu istek belki de dünyada ki en son olacak şey şimdilik.
Adana'yı anlatmaya gerek yok.
Biliyorsun işte Adana'yı.
Sen gittiğinden beri aynı.
Ama onun şimdi çok büyük bir eksiği var.
Neredeyse olmazsa olmaz denecek kadar büyük bir eksik...
100 koca gün geçti sensiz.
Ve ben seni çok özledim...
SENİ SEVİYORUM...
Kendine çok iyi bak...