30 Ağustos 2008 Cumartesi

DÖNDÜM ARTIK

Merhabalar, tatil bitti ve ben temelli döndüm artık. Çok dolu dolu bir yaz değildi ama yine de tatil yaptım işte. Pazartesi işe başlıyorum. Yeni bir ortam olduğu için heyecanlıyım biraz. Diğer derslerde başlayacak okulla birlikte. Yoğun bir kış beni bekliyor. Ama olsun yeter ki huzurlu olayım yoğunluğa razıyım.

Dün geldim Adana'ya ve evi dip bucak temizledim, dışarı çıktım. Yorucu ama çok güzel bir gündü. Tekrar yaşamak isterdim dünü :))


Bugün yine yoğun bir gün geçecek. İşlerim var dışarda ve dışarı çok sıcakkk. Ordan yeniden gezmeye gideceğiz belki. İşe başlamadan gezelim diyoruz.


Bugün 30 Ağustos zafer bayramımız. Hepimizin kutlu olsun.

SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ ...

24 Ağustos 2008 Pazar

TATİLİN SON HAFTASI...

Merhabalar, koca bir 2 ay tatilimi geride bırakıyorum. Bu hafta son kez yaz tatili için Mersin'e gideceğim. Artık birkaç eşyamıda getirip 1 Eylül'de iş başı yapacağım.

Aslında tatil sayılırmı bilmem ama Adana-Mersin arasında git gel pek birşey anlamadım bu sıcaklarda. Koşuşturmaca geçti hep. Ama olsun yinede denize girdim, bol bol yüzdüm bu yeter :))

Dün akşam canım, bitanecik arkadaşımın nişanı vardı. Üniversitede 4 yılımız geçti. Üniversiteye ilk kayıt yaptırdığım gün tanıştığım ve hiç kopmadığım canım arkadaşım artık nişanlı :)

Çok iyi anlaşırız biz. Doğum günlerimiz bile aynı gün :)

Bu kadar tesadüf nasıl olabilir demiştik ilk öğrendiğimizde.

Dün çok ama çok güzel olmuştu nişanında. Tabi damat beyimizde yakışıklı :) Gelinin nedimesi bendim :) Nişanda da nedime olurmu demeyin oldu vallahi :)

Çok yakışıyorlar. Salona giriş müzikleri Seferad'ın 'Seni Ne Çok sevdiğimi' şarkısıydı. Çok romantikti herşey.

Seni Ne Cok Sevdigimi - by ft 37depdep


Allah bozmasın diyorum. MUTLULUKLARI DAİM OLSUN.


Farkettimde ne çok nişan, düğün törenlerine yer vermişim blogumda :))
Belli mi olur birgün olursa öyle birşey kendi nişan törenimi yazarım sizlere :)

Ben bugün gidiyorum ama hafta içi temenni dönüyorum. Artık daha sık yazılarla karşınızda olacağım.

HEPİNİZ SEVGİYLE KALIN...

23 Ağustos 2008 Cumartesi

BLOG OYUNU -2 '' ÖZENTİ GENÇLİK NEREYE GİDİYOR''


Sevgili arkadaşım Mehtap'cım beni bir oyuna davet etmiş. Geciktirmeden hemen yazmaya koyuldum bende.

Konumuz ''ÖZENTİ GENÇLİK NEREYE GİDİYOR''...

Aslında bu konu bayağı derin bir konu. Ben mesleğim icabı onların eğitiminden sorumlu olduğum için gençlerle yakından ilişkiliyim çoğu zaman. Öyle şeylere şahit oluyorum ki şaşkınlığımı gizleyemiyorum.
Maalesef gençlerimiz çok fazla özenti içinde yaşıyorlar.
(Çok yaşlıymışım gibi konuştum :))


Televizyon programları, internet, gittikleri mekanlar gibi çoğu şey sürüklüyor onları bu özentiye. Çoğu zaman uyarmaya çalışmakta nafile bazı gençleri . Çünkü inatlaşıyorlar ve daha beterini yapıyorlar. O zaman daha da kötüye sürükleniyor herşey.

Birşeye yasak konulduğunda gençler de daha fazla merak uyandırıyor ve gizli yapıyorlar. O zaman zarar daha da büyüyor.
Yasaklamak yerine konuşarak yanlışı yada zararı göstermek en doğrusu. Onları kazanmak gerek kaybetmek değil...
Bağırmayla çağırmayla bir çocuğu kazanamazsınız. Ama çoğu veli maalesef bunu uyguluyor. Ve gençler dahada kötüye gidiyor.


Her yıl bu örnekle çok karşılaşıyorum. Öyle öğrenci velileri var ki şaşkınlık içinde dinliyorum. Veliyi uyardığımızda da maalesef suçlu yine biz öğretmenler oluyoruz. En büyük eğitim evde verilir bence. Ama bunun mantığını anlayamamış insanlar var tabi.
Bunu düzeltmek için ben elimden geleni yapıyorum. Öğrencilerimle konuşuyorum, en başta anlamaya çalışıyorum ve dinliyorum.

En önemlisi dinlemek.
Gençlerin çoğu bundan yakınıyor ve sürekli şöyle diyorlar ''bizi kimse dinlemiyor ve anlamaya çalışmıyor''. Böyle olduğu zaman kabuklarına çekliyorlar, aileden uzaklaşıyorlar ve yanlışlarla dolduruyorlar hayatlarını.
Bu önlemek için en başta dinlemeyi öğrenmeliyiz ve mümkün mertebede anlayışlı olup iyiyi de yanlışı da göstermeliyiz.

Gençlerimiz en başta ünlü insanlara özeniyorlar. Ünlü olmanın mükemmel olduğunu düşünüyorlar.
Küçük çocuklar büyük ablalarına, abilerine özeniyorlar. Bazen iyi şeye özenti duyduklarıda oluyor tabi olmuyor değil.

Sanırım eski gençlik daha mutluydu. Sizce yanılıyormuyum...

Bende
Ferhanca'yı ve Sude-Buse'nin tatlı annelerini bu oyuna davet ediyorum. Kolay gelsin.

SEVGİYLE KALIN...

22 Ağustos 2008 Cuma

SOBE - '' OLMAZSA OLMAZLARIM''


Canım arkadaşım Aylin beni sobelemiş. Konumuz hayatta ''Olmazsa Olmazlarımız''.

Benim hayatımda ilk başta olmazsa olmazım AİLEM.

Düşünüyorumda onlar olmadan ne yapardım diye. İyi günümde, kötü günümde herzaman yanımda olan, sevgilerini benden hiç esirgemeyen canım ailem. Sizleri çok seviyorum.
İyi ki varsınız.

Sonra tabi DOSTLARIM, MESLEĞİM, ÖĞRENCİLERİM, BİLGİSAYARIM :) , KİTAPLARIM, ŞİİRLERİM, DUYGUSALLIĞIM, ROMANTİKLİĞİM :), ÇOK KONUŞMA HUYUM :) olmazsa olmazlarımın arasında tabi.

Aslında insanın o kadar çok olmazsa olmaz dediği şey var ki. Ama mecbur kalınca onlarsız yaşamayıda öğrenmeli insan. Yoksa hayat yaşanmaz hale gelebilir belki de.
Hiçbir zaman olmazsa olmaz dediğiniz şeyleri kaybetmemeniz dileğiyle.

Bende Perili Köşk'ümü ve Neşe'ciğimi sobeliyorum.

SEVGİYLE KALIN...

GÜVENMEKTİ TEK İSTEĞİ...


Güvenmek istiyordu...
Bu duyguyu hissetmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki. Anımsayamıyordu. Geçmişte hissettiğinde bu duyguyu hep hayal kırıklığıyla karşılaşmıştı çünkü. Neden hep güven duygusunu ararken kendini güvensiz koca bir boşlukta buluyordu ki hiç anlayamıyordu. Neydi yanlış olan...

İçi acıyordu akıttığı gözyaşlarıyla birlikte. Oysa tek istediği mutlu olmaktı.


Güvenmek, sevmek ve sevilmek...

Tam sığınacak bir liman buldum işte bu derken kendini açık denizlerde tek başına buluyordu.
Belki de küçük renkli umutları vardı hayatta ama yinede yalnızdı. Koca bir kalabalıkta yapayalnız...

Ürkmeye başlamıştı artık.
Belki de bu yüzdendi isyanı.
Ne zaman bitecekti bu hayal kırıklığı. Yeniden nasıl güvenmeyi başaracaktı. Bunu kendide bilmiyordu.

Belkiyordu...
Hayatına anlam verecek o ışığı bekliyordu. Belki de yakında bulacaktı o ışığı. Yanaşacağı ve güvenebileceği bir liman çıkacaktı karşısına.
O tüm umuduyla bekliyordu...
*************
Muhabbet Çiçeği
22.08.2008

21 Ağustos 2008 Perşembe

BLOG OYUNU

Sevgili arkadaşım Gökkuşağının Rengi beni bir oyuna davet etmiş. Teşekkür ediyorum. ''Konumuz Taklitçilik''.

Aslında etrafıma dönüp baktığımda bu konuya acaba ne açıdan bakmak gerek diye düşündüm. O kadar taklitçilik var ki çünkü. İyi yada kötü birçok örneği var çevremizde. İnsan neden kendi olmaktan kaçar anlamıyorum hiç.

Hayatta bazı yerlere taklitle gelenler kısa sürede düşüşe uğruyorlar. Mesela yeni çıkan sanatçılar çoğu zaman taklit ediyorlar bazı sanatçıları. Kendileri gibi olmak yerine başka ünlülere benzemeye çalışıyorlar ve böylelikle kalıcı olmuyorlar. Örnek almaya çalışsalar herşey daha iyi olmaz mı sizce?

Bu blog alemindede gözüme çarpıyor bazen. Bir insan ne zamana kadar başkalarını taklit ederek yaşayabilir ki. Yada kendi olmaktan ne kadar süre uzaklaşabilir. Ömür boyu başka kimliklerde yaşayanlar olduğu gibi kısa sürede kendi benliklerinide bulanlar var tabi. Aslında bu konu çok fazla derinlere inebilir. Ama ben sizleri sıkmamak adına kısa keseceğim :))

Bende Hislerim ve Ben'i ve Gönülüm'ü bu oyuna davet ediyorum. Kolay gelsin sizlere :)

SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ.

16 Ağustos 2008 Cumartesi

YEĞENLERİM VE GEÇEN BİR HAFTA


Merhaba dostlarım, uzun zamandır yoktum. Adana'ya gelemedim. Yeğenlerim bizde kaldı 1 hafta ve öğrencimde tatilde olunca Adana'ya dönmedim. Ancak bugün geldim ama yarın geri gideceğim. Ama hafta içi geri geleceğim. Bu gel gitlerin bitmesine 2 hafta kaldı. Bende sıkıldım gel git olayından. Tatile adapte bile olamadım bu yüzden. Zaten ordada ev ortamı olduğu için çok fazla tatil yaptım sayılmaz.


Bu hafta canım ikiz yeğenlerim bizdeydi. Ablam 1 haftalığına bize bıraktı. Çok eğlenceli vakit geçirdik. Birazda yoğun tabi :)

Maşallahları var. O kadar enerjikler ki onların hızına yetişmek imkansız :)

7 yaşında ikiz yeğenlerim bu yıl ilkokul 2. sınıfa başlayacaklar. Dönüp bakıyorumda geçen yıllara daha o gün küçücük bebeklerdi.

Yakışıklı yeğenlerimle dolu dolu günler geçirdik. Beraber gezdik, birsürü oyunlar oynadık, kitaplar okuduk. Benim kitap okuduğumu gördükleri zaman kendileride kitap okuyordu yaklaşık 1 saat :)
Sanırım onlarada kazandırdık bu alışkanlığı. Çünkü ablamda bende kitap kurduyuz :)

Tatlı yeğenlerim her gece benimle uyumak için kavga ediyorlardı.
Biri diğerine bugün teyzemle ben yatacam diyor. Diğeri hayırrrr ben yatacam, dün sen yattın :))

Gece öyle bir sarılarak uyuyordu ki bana. Canlarım benim, çok seviyorum sizi.

Öğleden sonra kitap okuma saatinden sonra 1 saat uzanma şartı koymuştum çocuklara. Her iki saniyede bir diyalog şöyle.

Atakan:Teyzeeee kaç saniye kaldı uyanmamıza
Ben:1800 sn
Bora: Offff çokmuş yaaa
Atakan: 1800 e kadar saysam bitermi hemen
Ben: Evet hayatım sen gözlerini kapa say :)
Bora: Kaç kez 100 defa saymamız gerek
Ben:18 defa
Bora: Tamam sayıyorum ben

5 sn sonra

Bora:Yaa ben saymaktan vazgeçtim çok fazla çünkü. Sen 1800 olunca söyle tamam mı teyze.
Atakan: Yaa kaç sn geçti hala 1800 olamaz. Çünkü kaç sn dir konuşuyoruz . Teyzeee kaç sn kaldı??
Ben :1799 :))))))))))))))

Uzanma saatinden sonra lego oynuyorduk bol bol. Biraz bilgisayar oyunuda oynadıktan sonra yürüyüşe iniyorduk. Yalnız onların amacı yürümek değil dondurma yemek :)))

Yeğenlerimle dolu dolu 1 hafta geçirdim anlayacağınız.

Geçen hafta canım arkadaşım Aylin'nin evine gittim.
Ani bir ziyaret oldu aslında. Bunu saymam dedi :)) En kısa zamanda yeniden geleceğim söz canım ama sende gel banaaa :)
Çok güzel sohbetler ettik. Birbirimize anlatacak ne çok şey varmış dimi Aylincim :)

Yarın kuzenimin nişanı var. Ona gideceğiz.
Ordan yine Mersin'e gideceğim. Hafta içi yeniden döneceğim. Yeni yazılarla geleceğim az kaldı :)
SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ...

7 Ağustos 2008 Perşembe

HERŞEY BİTTİ

OTURUYORUM PENCEREMİN KENARINA.
GÖZLERİMİ KAPIYORUM.
DÜŞÜNÜYORUM TÜM YAŞANANLARI.

HİÇBİRŞEY HİSSEDEMİYORUM ARTIK.

NE AĞLAYABİLİYORUM

NE DE GÜLEBİLİYORUM.

ACI YOK...

MUTLULUKTA YOK...

HERŞEY BİTTİ...

SADECE KAPKARANLIK UZUN BİR YOL VAR ÖNÜMDE.

SONUNDA DA KÜÇÜK BİR IŞIK.

İŞTE BEN O IŞIĞA YÜRÜYORUM...

SOBEEEE :)

Canım arkadaşım Mutlu ve Umutlum beni sobelemiş. Teşekkür ediyorum canım. Bir kitap sever olarak bu sobeyi çok sevdim.
Konumuz 'En çok etkilendiğim 3 aşk romanı'.

En çok beni etkileyen ve kitabın sonunda ağlamama sebep olan ilk kitaptan başlamak istiyorum. Kürşat Başar'ın 'Başucumda Müzik' kitabı. Kuzenimin önerisiyle okudum bu kitabı ve çok beğendim. Etkisinde kaldım.
Kitabın içeriğini anlatan sözler ve özeti şöyle...

"Eğer, hayatınızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim. Biri, o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken... Öteki, bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün... Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu.

Ama aslında bu kadar basitti işte: Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın."

Başucumda Müzik, bizi "gerçekleşen bir rüya"ya götürüyor. 50'li ve 60'lı yılların karmaşasında unutulup gitmiş gizli bir aşk öyküsünü anlatıyor. Orada, sokaktan akordiyon sesinin geldiği bir bahar sabahında, unutulmaz cumartesilerde, unutulmuş şarkılarda eşsiz bir duyguyu, tutmak isterken avucumuzdan kayıp giden o rüyayı okuyacaksınız. Hem de çok tanıdık bir yakın tarihin çarpıcı gerçeğinin içinde...
(Arka Kapaktan)


"Bazen kendimizi bir hayalin içinde sanırız ama aslında yaşadıklarımız gerçektir. Bazen de herşeyi gerçek sanırken aslında yalnızca hayal gördüğümüzün farkına varmayız. Bu kitapta yazılanların hepsi gerçektir. Ama aynı zamanda hepsi yalandır. Çünkü onu ben yazdım. "(Kürşat Başar) s.5

“Dünyanın en güzel hikayesi” de olsa artık acı veren sevinçleri barındıran paylaşılması imkansız hatıralarıyla başbaşa kalmaktan yorgun düşmüş yalnız ve yaşlı bir kadının hayatını, daha doğrusu aşkını, o aşka damgasını vuran bir şarkı eşliğinde anlatıyor “Başucumda Müzik”. Kürşat Başar, roman boyunca adını telaffuz etmediği kadın kahramanının çocukluğundan başlayan çarpıcı hayat hikayesini serbest çağrışımlarla, zaman sıralaması yapmaksızın, kopuk kopuk, ama akıcı bir dille aktarmış".


Diğer etkisinde kaldığım bir roman ise, yakınlarda Canan Tan'ın yazmış olduğu Piraye adlı roman. Ya ben çok duygusalım ( öyle olduğum kesin :)) yada böyle aşk hikayeleri beni hüzünlendiriyor. Bu kitabında ekisinde çok kaldım diyebilirim.

Roman, genç bir kızın aile, okul, aşk ve evlilik yaşantısına odaklanan ilginç bir biyografi özelliğine sahip; yazar, yarattığı kadın kahramanın yaşantısına bir ’kadın duyarlılığı’ ile yaklaşıyor. Romanın ilk sayfalarında idealleri olan genç bir kız olarak tanıştığımız Piraye, sayfalar ilerledikçe ilişkilerin farklı boyutlarını yaşayacak, aşk duygusunun karşılığını kendi hayatına yerleştirmeye çalışacaktır.

"Piraye" romanını bir ’dram’ haline getiren ise genç kızın evlilik ve evlilik sonrası
yaşantısı olacaktır; Piraye, üniversite öğreniminin hemen ardından Diyarbakır’a gelin gidecektir.


"Piraye"yi yakın çevrenizde aramayın sakın," diyor Canan Tan. "Hem onun, hem de romandaki diğer karakterlerin hayal ürünü olduklarını belirtmeme, bilmem gerek var mı? Ama uzak şehirdeki şarkının nihavent olduğunu söyleyen Nazım Hikmet ve
"Gözlerin hani?" diye soran Ahmed Arif gerçek."

Sizlerle paylaşacağım son kitapta ise yine Canan Tan'ın 'Yüreğim Seni Çok Sevdi' kitabı.



'Biliyorum, imkânsız aşk bu! Ama hükmedemiyorum kendime...' demişti Murat. 'Çünkü, Yüreğim Seni Çok Sevdi! ..'
Ardından da dizelere dökmüştü sevdasını.

'Yüreğim seni çok sevdi
o yürek talan

o yürek yangın yeri
o yürek seni istiyor bir tek seni...'

Aslı ile Murat’ın İstanbul-Bursa-Amerika üçgeninde yaşadıkları destansı aşkın öyküsü. Herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği kadar gerçek...

Bu kitapları tavsiye ederim sizlere. Eğer benim kadar duygusalsanız ki çok beğeneceğinize eminim.

Bende canım arkadaşım Mehtapcığımı sobeliyorum.

SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ...

6 Ağustos 2008 Çarşamba

DOĞUM GÜNÜM :)

Merhabalar dostlarım, yani bir hafta ortasındayız ve ben yine bugün Adana'ya döndüm. Ama yarın geri döneceğim Mersin'e:) Az kaldı temenni dönmeme :) Dün doğum günümdü. Saat 00:00 itibariyle arkadaşlarım kutlamaya başladılar. Ne kadar mutlu oldum anlatamam.

Sizlerede teşekkür ederim. Yorumlarınızda doğum günü dileklerinizle beni çok mutlu ettiniz.

Gece ilk arayanlardan biri sevgili arkadaşım Gökkuşağının Rengi idi. Sabah tlfnumda güzel msjı ile güne gülümseyerek uyanmamı sağlayan canım arkadaşım Mutlu ve Umutlum, o güzel sesiyle içten dilekleriyle beni arayıp çok mutlu eden tatlişkom Lolam, Aquamarinemin kendi gibi güzel, şirin ve içten msjı beni gerçekten çok ama çok mutlu etti. İyi ki varsınız ve iyi ki sizi tanımışım.

Aslında doğum günüm tlf kutlamaları ve msjlar dışında sıradan geçiyordu günüm. Akşam ablam süpriz yapana kadar. Canım ablam hiç beklemediğim bir anda
elinde çok güzel bir pasta ve hediyesiyle geldi. Pastamı üfledim ve bir yaşa daha veda ettim :( Aslında üzülmek lazım yaa yaşlanıyorum :))

Çok ama çok mutlu oldum. Renksiz doğum günüme ablam, annem, babam, eniştem ve yeğenlerim renk kattılar. Benimle aynı gün babamında doğum günü. Ailecek güzel bir kutlama yaptık. Çok seviyorum sizi yaa canım ailem.
Bunlarda hediyelerimin bir kısmı. Diğerlerinin çekemedim maalesef.
Çantamı, gümüş kolye ve bilekliğimin resimlerini çekebildim. Birde V.C Andrews'in kitaplarından Çatı serisinin hediyesi geldi bana. Annemden. Bir kitap sever olarak çok sevindim.

Çok güzel bir doğum günüydü. Darısı her sene sizlerle paylaşmayı diliyorum.
Canım arkadaşım Lolam ve Mehtap'cım sayfalarındada bana doğum günü süprizi yapmış . Canım benim yaa çok teşekkür ederim. Çok duygulandım.

Dün Lolam ve Aquamı rüyamda gördüm.Göya ben Ankara'ya gidiyorum çat kapı Lolaya.Aquacımıda Lolaya çağırıyorum. Çat kapı gidince kapıda çığlıklarla karşılıyor beni Lola :)) Sonra kızıyor ev halimleyim bak oldumu şimdi diye :)

İnşallah bu rüyayı birgün gerçekleştiririz kızlar ne dersiniz :))

Bugünde kendim için biraz alışveriş yaptım. Kendime doğum günü hediyeleri aldım :) İşe başlayacağım için biraz yenilemek istedim kıyafetlerimi :)
Hayatımı baştan aşağı yeniliyorum artık. İçimde tuhaf ama güzel bir duygu var. Artık beni üzen şeylerdende uzaklaştım tamamen.
Umut dolu yarınlara hepberaber :)))

Şimdilik benden bu kadar. Hepiniz sevgiyle kalın.
SİZLERİ ÇOK SEVİYORUM...