30 Aralık 2009 Çarşamba

2009 ' A GÜLE GÜLE MERHABA 2010


Merhabalar herkese. Yılın son günlerini yaşıyoruz. Diliyorum ki 2010 hepimize tüm güzellikleri getirir.

2009 benim için nasıl geçti derseniz. 2009'u kötü geçirmedim. Çok şükür diyeyim. Gözyaşıda döktüm, üzüldüm de ama bunun yanında yeri geldi çok mutlu oldum, kahkahalarlada güldüm. Dengede bir yıl yaşadım sanırım. Allah çaresiz acı, keder vermesin diyorum.

2010 da hayırlısıyla yeğenim dünyaya gelecek. Çok heyecanlıyız. Kesin teyzesine benzeyecek :)
Bugün iş yerinde kutlamalar var yılbaşı için. Yarın çoğu öğrenci gelmez diye bugünden yapalım dedik... Öğrencilerime çok şirin hediyeler aldım. Onlarda bana almış. Söylemeden duramadılar. Ben hediye söylenmez dedikçe ama şey şunu almıştım ama onun yanında başka şeylerde aldım ama onu söylemem deyip duruyorlar :))

Tabi ben ne aldıklarının çoğunu öğrendim.

Her öğrenci pasta, börek, çörek getirecek. Bugün sanırım patlayana kadar yeriz :)

Neyse ki kilo problemim yok. O gün bir derse gittim. Öğrencimin annesi diyor ki ( Kendisi toplu hafiften) ayyy ne güzel hiç fazlanız yok hayranım size :) Nazar edecekler ayol :)

ŞİMDİDEN HERKESE İYİ YILLAR DİLİYORUM. 2010 HEPİMİZE SAĞLIK, HUZUR, SEVGİ VE MUTLULUK GETİRSİN.
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN.
HOŞÇAKAL 2009 MERHABA 2010...

27 Aralık 2009 Pazar

EMANET...


Sen benim içimdeki büyük yangınların adı...

Ben senin gecendeki mavi yada günümdeki sarı...

Sen benim şehrindeki bütün sokakların adı...

Ben senin yüzümdeki çizgi yada dünündeki anı...

Hadi kalk gel bul bi bahane...

Birazcık heves biraz cesaret...

İlk günkü gibi duruyor hala kalbin ömürlük bende emanet...

24 Aralık 2009 Perşembe

İŞE GİTME VAKTİ...

Yine yağmurr... Şimdi işe gideceğim. Ama canım hiç istemiyor bugün nedense işe gitmeyi. Akşam iş çıkışı derse gideceğim. Geç geleceğim bugün eve. Offf...
Tarihle başım belada. Ne çok şey yazılmış tarihte yaa. Hepsini ezbere bilmenin Fizik öğretmenine ne gibi bir yararı varmış sormak istiyorum.
Coğrafyada tüm maden yatakları ve bunların işlendiği fabrikaları bilmekte bir Fizik öğretmeninin ne işine yarayacak merak ediyorum.
Acaba KPSS bu soruları hazırlayanlar biliyormu bunları ezbere...
Şimdi elime kahveyi alıp tv karşısında uzanıp keyif yapmak vardı. Bu keyifi yapmayalı uzun zaman oldu. Havada yağmurluyken süper olurdu aslında. Ama ne yapalım ekmek parası :)))))

Şimdi gitme vakti. Öğrencilerim kapıdan girer girmez üzerime atlıyorlar öğretmenim öğretmenim diye. Zaten o yüzden gripten hiç kurtulamıyorum. Hepsinide çok sevdiğim için birşey diyemiyorum.
Dün bir öğrenci bana birsürü DVD film getirmiş. Film izlemeyi seviyorum dedim diye. Ahh be çocuğum birde vaktim olsa izlicem ama nerdeee.
Şimdilik hoşçakalın.
Sevgiyle Kalın...

20 Aralık 2009 Pazar

YAĞMURLU BİR PAZAR SABAHI...

Yağmurlu bir pazar sabahından herkese merhaba. Şifayı kaptım yine. Grip oldum, tam aşı vurulacakken yeniden grip. Neyseki hafif atlatıyorum. Yine masamda yeşil çayım, önümde kitaplarım ders çalışmaya çalışıyorum bu halde. Böyle havalarda hasret daha bir ağır geliyor insana.

Sabah güzel bir tlf sesine uyandım. Ne güzel di... Rüyamı gerçekmi anlamadım. Ne güzel sabaha sevdiğin insanın sesiyle uyanmak.

2 gündür profilimde çalan şarkıyı dinliyorum. TE AMO... Çok sevdim bu şarkıyı. ''Te amo'' İspanyolca Seni seviyorum demekmiş. Sizler sevecekmisiniz bakalım. Hemen sayfama yükledim.

Yılbaşı yaklaşıyor. Milli Piyango almak lazım. Her yıl çıkmayacağını bile bile yinede alıyorum. Ya çıkarsa dimi :)

İş yerinde yılbaşı çekilişi yaptık. Bana bir 6. sınıf kız öğrencisi çıktı. Ne alayım karar veremedim. Yardımınıza ihtiyacım var. Benim ismimide bir erkek öğrenci çekti. Çoğu öğrenci o çocuğunun üzerine hücum etti. İlla bana almak istiyorlarmış . Kağıdı çocuğun elinden almaya çalışıyorlardı. Bende dedim ki ; Kavga etmeyin çocuklar o kadar istiyorsanız hepiniz alın hediye :)))))))))))

Günler birbirinin aynısı geçiyor. Çok yoğunum şusıralar. Hiç boş vaktim yok diyebilirim. Tüm boş vakitlerimide ders çalışarak geçiriyorum. Bu yıl atanmam lazım...
Benden şimdilik bu kadar.
SEVGİYLE KALIN...

11 Aralık 2009 Cuma

DETAYLARA DİKKAT EDERSEK...


Hayatım da ilk önce SEVMEYİ öğrendim,

Çünkü sevdikçe kendimi hissettiğimi öğrendim.

AFFETMENİN ne olduğunu anladım ve affetmenin aslında yeni insanlar kazandırdığını gördüm...
Bir gün geçmişime baktım da PİŞMANLIĞIMDAN üzülmediğimi gördüm, bunları ben yaşadım çünkü....

Birisini HATIRLAMANIN aslında ufak bir telefon görüşmesi kadar basit olduğunu biliyorum artık!

Aslında BANA DEĞER VEREN İNSANLARIN çok yakınımda fakat gözlerimin hep uzaklarda olduğunu anladım..

Birisini kırdıktan sonra ÖZÜR DİLEMENİN aslında beni ben yaptığını anladım.

SEN BENİM İÇİN ÖNEMLİSİN kelimesinin verilecek en büyük hediye olduğunu buldum.

Bir yerden sonra KELİMELERİN mana ifade etmediğini biliyorum.

Sahilde yürür ve düşünürken birinin de beni DÜŞÜNDÜĞÜ duygusu beni sevindiriyor.

MUTLU OLMANIN aslında bir kedinin güzel bir anını yakalamak kadar basit olduğunu anladım.
KAÇIRDIĞIM FIRSATLARIN aslında bana yeni fırsatlar yarattığını gördüm.

Yıldızların benim için parladığını görmeyen gözlerim, gün geldi HAYATIMDAN YILDIZLARIN gömüldüğü maziyi unutması gerektiğini anladım!

GÖZLERİN kelimelerden daha önemli olduğunu ve yalan söylemediklerini biliyorum.

Hayatımda YANIMDA GÖRMEK istediklerimi yanımda göreceğim çünkü onların bana değer verdiklerini biliyorum.

TELEFONUN 160 karakterine üzüntünün, mutluluğun, yıkıntının sığdığını gördüm.

YAŞAMIN YAŞAMAYA DEĞER OLDUĞUNU VE İSTERSEM MUTLU OLACAĞIMI ÖĞRENDİM...

6 Aralık 2009 Pazar

BENDEN KISA KISA HABERLER...

Merhabalar herkese, soğuk bir Adana gününden. Bir haftayı daha kapattık. Bu hafta sonuda evdeydim genelde. Yağmurlu bir hafta sonu geçirdik. Dün derslerim olduğundan yoğundum. Bugünü evde geçirdim. Sıcacık odamda, elimde çayım bazen kahvemle ve önümde coğrafya notlarıyla :)) Birde tlf yanıbaşımda tabi. Telefonsuz mutfağa bile gitmiyorum :)

KPSS'ye ağırlık verdiğimi söylemiştim. İnşallah bu yıl atanacağım Allah'ın izniyle.

Cumaya kadar hergün çok hızlı geçsin sonra 1 hafta zaman dursun istiyorum :) Lütfen ama lütfennn :)

Geçenlerde 2012'nin vizyona ilk girdiği gün gittim izlemeye. Fena değildi. Biraz abartı ama güzel yapmışlar filmi. Haftayada Yeni Ay filmine gideceğim. Alacakaranlık kitap serisini bitirdim. Kitabı kadar 1. filmin etkileyemedi beni. Bakalım bu 2. filmi etkileyebililecek mi.

Domuz gribi aşısı vurulmaya karar verdim. Salgın çok fena geliyor diyorlar. Öğretmen olduğum için çocuklardan bulaşma riskinden korktum açıkçası.

2 kişi tanıdığımız domuz gribinden ölünce açıkçası korktum. Civasız aşı gelecekmiş bekliyoruz bakalım . Bu hafta gelecekmiş. Sanırım önümüzdeki hafta vurulabilirim. Umarım birşey olmazz...

Sömestir tatili 1 ay olacak diye bir söylenti var bu grip salgını yüzünden. Okullar yazın geç kapanacakmış. Doğrumu dersiniz ??? Geç kapansada sınavlardan sonra çocuklar okula gitmez bence.

Ben bir eğitimciyim ama inanın bir fikrim yok. Çünkü kararlar ani veriliyor hep. Bizimde son dakika haberimiz oluyor.

Benden bu kadar şimdilik. Misafir gelecekmiş. Hazırlık yapmak gerek.

Size çok iyi bir hafta diliyorum.

SEVGİYLE KALIN...

28 Kasım 2009 Cumartesi

ZAMANI HAPSETME GÖZLERİNE...

Bazen kaçmak istersin uzaklara.
Kimsenin olmadığı ıssız diyarlara.
Haykırırsın içinde biriktirdiklerini.
Kimse duymasın diye içinde sakladıklarını bunca zaman.
Ağlarsın gözyaşların tükenene kadar.
Kimse ağlama sus demez sana.
Rahat rahat ağlarsın.
Özlemini haykırırsın sanki duyacakmış gibi.
Koşarsın nereye koştuğunu bilmeden.
Her adımında sanki zamanın 5'şer 10'ar arkanda bırakıyormuşçasına.
Sonra yorgun düşer seni taşıyan bacakların artık.
Oracıkta çöker kalırsın.
Düşlersin gelecek günleri.
Geçsin istersin zaman biran önce.
İstediğin güzelliklere kavuşmak için akıp gitsin istersin zamanın.
O an sadece akıp giden zaman ve gözyaşların vardır yanında.
Gitme vakti gelmiştir.
Artık dönmelisin gerçeğe.
Arkanı dönüp gelirsin yeniden zamanın durduğu noktaya...

Ne olursun zamanı hapsetme gözlerine...
Bırak akıp gitsin biran önce avuçlarının arasındanda sana kavuşayım...
*******************
Birini sevdiğinde ve onu tüm kalbinle sevdiğinde, ayrı olduğunuzda da bu aşk asla kaybolmaz...
MUHABBET ÇİÇEĞİ

26 Kasım 2009 Perşembe

MUTLU BAYRAMLAR...


Merhabalar,
ÖNCELİKLE HERKESİN BAYRAMINI KUTLUYORUM.
Uzun zamandır blogumu ihmal ettiğimin farkındayım. Ama hiç fırsat bulamamanın yanında sanırım biraz yalnızlığa ittim kendimi.

Neler mi yapıyorum. Bir önceki yazımdanda okumuşsunuzdur. Hasret yine kapımda. Sabırsızlıkla gün saymaya başladım. Ama günler birtürlü geçmiyor. Zaman durdu. İlerlemiyor sanki :( Eğer çalışmıyor olsam sanırım hiç vakit geçmezdi. Öğrencilerim, dersler derken biraz da olsun zamanı hızlandırıyor. Zaman çok uzun çünkü.
Boş vakitlerimde ders çalışmaya başladım. KPSS bu yıl olmak zorunda.

Son zamanlarda bol bol tlfnum çaldımı acaba deyip tlfnumu yokluyorum :)) Evde garipten tlf sesleri duyuyor, hüzünlü bir şarkı çaldığı an hemen uzaklara dalıyorum ve o beklediğim tlfnun sesini duyduğum an dünyalar benim oluyor. Bana verdiği hırsı, sevgiyi depoluyor günüme öyle devam ediyorum.
Öğretmenler gününde öğrencilerim beni çok mutlu ettiler. Öğrencilerimin dışında özellikle iş yerime gelen beklenmedik çiçek herşeyden çok mutlu etti beni. Kartı okuyunca o kadar mutlu oldum ki. Hasretime ortak olan birtanemin ailesi bana çiçek göndermişti. Ne güzel düşünmüşler. Çok mutlu oldum çok duygulandım.

Bayramdan sonra direksiyon geliştirme kursuna gitmeye karar verdim.
Yeter artık kullanmak lazım şu aracı. Evin önünde öyle beklerken araba ben öyle yağmurda, soğukta sürünüyorum otobüslerde. Babam al kızım arabayı kullan diyor ama sonra kendi kendine ben kasko yaptırtayım bari diyor :))
Ne güzel öğrenmiştim ilk ehliyet aldığımda uzun zaman ara verince pratiklik gitti tabi yeni öğrenmişken. Acil geliştirmem lazım direksiyonumu.
Şimdilik benden bu kadar. Elimden geldiğince blogumu ihmal etmicem bundan sonra.
SEVGİYLE KALIN. MUTLU BAYRAMLAR HERKESE...

22 Kasım 2009 Pazar

YİNE DOLU KALBİM ÖZLEMLE...

miss_you.jpg i miss you image by myloststar26

En zor zamanlar sevgilinin askerde olduğu zamanlardır...
İnsan telefonun başından çekilemez ha aradı ha arayacak sancısıyla heyecanla beklenen telefon.

Geçicek geçmeli ...
Herşey onunla güzelmiş diyorsun askerin gidince...
Nefes almak, yemek yemek, televizyon seyretmek, çarşıda gezinmek aklına gelebilecek herşey onunla güzelmiş...

Öncesinde izlemediğin halde televizyonda askerlik ile ilgili tüm haberleri seyretmek..


Onunla beraber gün saymak... Onsuz hiç bir yere gitmemek... Hiç kabahatin olmadığı halde sana kızdığında bile alttan almak... Her yere telefonu yanına alıp gitmek... Arasa da sesini duysam diye bütün gün beklemek...
Bütün gün geçmeyen dakikaların telefonda bir anda geçmesine sinir olmak...

Askerlik bitince yaşayacaklarını hayal etmek...
En ufak bir şeyi bile paylaşmak istendiği anda aslında onun uzakta olduğunun hatırlanmasıyla o an hüzünlenmek ve paylaşamamak...

Ya geçmişi düşünürsünüz ya geleceği. Geçmişteki anılarda kaybolursunuz gün gelir hayallere dalarsınız geleceğe dair.
Onsuz bişey yapmak gelmez içinizden. Ev kuşu olursunuz. Ona anlatmak istediğiniz şeyleri paylaşmak istediklerinizi her gün mail olarak ona yazarsınız.

Hiç bitmeyecek gibi gelir beklemek. Bazen ne çabuk geçmiş günler dersiniz bazen daha bir sürü gün daha var dersiniz. Kafa karışır algı bozulur. Ama o yanınızda olmasa bile her şeyi onunla yaşarsınız...

Önce gideceği güne yakın yanında sürekli gideceği günü düşünür ve ona bir türlü doyamaz o ısıyı stoklarsınız... Yüzünden binlerce kare fotoğraf çekersiniz gözlerinizle... Sonra uğurlama anı gelir ki önceki hasretlerinizden kat be kat büyüktür ağrısı... Sonra ertesi günden itibaren başlayan o tuhaf kıvranış algılayamama hissizleşme...

Çiftten çifte, bekleyenden bekleyene, yaşanmışlıktan yaşanmışlığa fark var elbet en önemli ayrım bu hissedilen boşluk kıyasında.

Yolda yanınızdan geçip giden askerlere "Allah sabır versin" derken bulursunuz kendinizi. Bütün askeri terimleri öğrenir tencereye teskere deyiverir acınan gülüşmeler yaşarsınız...

Tek emin olduğunuz geçmişinizdir sırtınızı ona dayar belirsiz geleceğe dair planlar yaparsınız. Hırs olur biraz içinizde bu bekleyiş bu arada yapmanız gerekenler adına. Güçlü olmalıyım diye kendinizi zorlarsınız.

Bir yanın hep eksik olur.
'Geçer!' 'aman ne kadar az kalmış!' 'Askerlik mi bu?' diyenlerin sözü o an için dinlenir iç sesle sürekli konuşulur hatta çene düşer ama eve gelinip kanepeye tek başına oturulunca sessizlik başlar. Zaman yine durur...

Yine de en güzel çare telefonun çalmasını beklemektir...
İzin gününde İnternet cafe ve kamera bulmuşsa onu gördüğünüzde dünyanın en çaresiz en özlem dolu en hüzünlü insanı olursunuz bir anda ama bir o kadar da mutlu...
Mümkün olsada dersin " sevgilinin peşinden askerlik yaptığı şehrin yollarına düşsem bilinmedik bir şehre giden virajları ezberlesem...

Hayatın en sadık, en içe kapanık ve en karanlık bekleme dönemi. Beklemek beklemek sadece beklemek. Başka hiçbir şey değil. Anlatılarak bitirilemeyecek, paylaşmayla azalmayacak bir özlem.

İşte böyle bir zaman dilimidir asker yolu beklemek...

5 Kasım 2009 Perşembe

SEVMEK...


Sevmek inanmaktır.

Sevmek yaşamaktır.

Sevdiğini kendisi gibi, kendisinden de çok duyumsamaktır.

Sevmek sevdiği olmaktır.

Sevmekte ikilikler kalkar, bir olmalara gidilir.

İki ten, iki kalp, iki gönül yoktur sevgide.

Tek bir kalp olunur, tek bir yürek olunur.

Sevmek paylaşmaktır .

Sevdiğiyle sevdiğini paylaşmaktır.

Sevdiğiyle kalbini bölüşmektir sevmek.

Ki tek kalp olunsun.

Sevgide son yoktur.

Sevgiler hiçbir zaman son bulmazlar.

Biten sevgiler yoktur, bitmiş gibi görünen sevgiler vardır.

Vazgeçiş de yoktur sevgide.

Yaşandıkça yaşatılır sevilen.

Ama kimi zaman sevgili için kimi zamansa sevginin bir gereği olarak saklanır bu aşklar.

Vazgeçiş yoktur, vazgeçmiş gibi görünmek vardır o yüzden.

Sevmekte istemek yoktur.

Sevgilinin olduğu yerde son bulur istekler.

Bir şey varsa istediğin bu senin için değil, sevgili için istediğindir.

Ondan O'nun adına istersin.

O'nu daha sonsuz sevebilmek için istersin.

Sevme özgürlüğünü istersin, kabul edilmesini istersin.

İstersin ama bir gün gelir bu istekler de son bulur.

Kendinden istersin artık.

Sevgiliyi daha çok sevmek istersin kendinden.

Sonsuz kılmak istersin.

Bu yolda sevgili olur mu, olmaz mı bunu sevgilinin isteği belirler.

Sevmek sevgiliyi istememeyi öğrenmektir.

Sevmek sevgiliyi sevgili olmadan sevmektir.

Sevmek; sevmek istemektir.

Sevmek, beklememektir.

Beklentilerin son bulduğu bir duraktır o.

Öyle ki tüm gerçekler, tüm dünya silinir gider.

Ne O'ndan anlaşılmayı beklersin, ne onu anlamayı.

Ne onun gelmesini beklersin, ne onun Leyla, Mecnun olmasını.

Beklediğin bir şey yoktur sevmeyi becermek dışında.

Sevmek, gücenmemektir.

Sevmek sevgililerin hiçbir sözüne üzülmemeyi ögrenmek demektir.

Sevgilinin ölüm hançerine bile hayır dememektir sevmek.

Onun vuruşuna, onun tokadına alınmamaktır, sevgiliden gelen her hareketi ve her sözü kabullenmektir.

İhanetlere, hainliklere bile üzülmemektir.

Onun eli, kolu, gözü, kalbi olmaktır.

Ama artık onun bir şeyi olunmadığı bir zaman ölmesini bilmektir!

Sevmek, vermektir.

Sevmek sevdiği için almasını bilmektir.

Almamaya yemin ederek vermektir.

Ama almalarda kurtaracaksa sevgiliyi almasını bilmektir sevmek!

Sevmek, tükenmektir.

Sevmekten ölürken tekrar varolmaktır o sevgiden.

Sevmek sevgilinin gel deyişine hayır demektir.

Sevgilinin aşkıyla boğuşurken, yüzerken o aşk denizinde sevgilinin uzanan eline hayır demektir.

Sevgilinin bakan gözüne bakmamaktır sevmek.

Ağlayan gözlere şefkat ve tebessümle yanıt verebilmektir.

Sevmek, sevgili olmaktır.

Sevgilinin yüzündeki gülücük olmaktır.

Onu yaşama döndürecek bir damla su olmaktır.

Sevmek sevgilinin limanı olmaktır.

Sevmek sevdiğinin canı olmaktır.

Sevmek yangın olmaktır.

Yanmaktır, kor olmaktır.

Dağ olmaktır, evren olmaktır.

Her şey olmaktır, hiç olmaktır.

Alev olup girmektir gönüllere.

Sevmek yürümektir gönüllerde.

Sevmek güvenmektir.

Sevmek onaylanmaktır.

Sevmek sevgiliye bir nefes gibi, bir ses gibi yakın olmaktır.

Sevmek çok ötelerde olsa bile yaşamak ve yakın olmaktır sevgiliye.

Yakınlılıktır, doğallıktır, özdenliktir sevmek.

Yalansızlık, içtenlilik, ölümsüzlülüktür sevmek.

İlk insanın, Havva'nın Adem'in saflığını ve temizliğini, çocuk masumluğunu taşımaktır sevmek. Gözyaşı olmaktır, yağan yağmur olmaktır.

Bir sonbahar mevsiminin sarı yaprağı gibi yalnız olmaktır sevmek. Sevgilisizken sevgiliyi sevmektir.

Sevmek üşümektir.

Sevgilinin yokluğuna üşümektir.

Sevgiliyle her şeyi göze almaktır sevmek.

Ki sevgilinin olduğu cehenneme yürümektir.

Sevgilinin olmadığı Cennete de gitmemektir sevmek.

Sevmek, sevgiliyi cennet etmektir.

Sevmek bir olmaktır.

Sevmek yaşamaktır.

Ve sevmek inanmaktır.

Sevmek bir başkasının hayatını yaşamaktır.

Sevmek sevmesini haketmektir.

Sevmek sevgilinin baktığı yerde, sustuğu yerde olmaktır.

Sevmek sevgilisiz geçen gecelerin sabahına varmaktır.

Sevmek saz benizli sabahlarda yaşamaktır sevgiliyi.

Sevmek sevmesini bilmektir.

Sevmek SEVMEK olmaktır.

AŞK olmaktır.

Aşk bir kere sevmektir.

Sevmek aşkın kendisi olmaktır.

19 Ekim 2009 Pazartesi

OTOBÜS MACERASI :)


Merhabalar, Adana'ya sıcaklar yeniden geldi. Çok basık ve sıcak bir hava var. Yağmur öncesi sıcak derler buralarda buna. Ama yağmuru göremedik henüz.

Bugün maceralı bir otobüs yolculuğu geçirdim. Ne tuhaf insanlar var anlayamıyorum şu memlekette.

Derse gitmek için koştur koştur otobüse yetiştim bugün. Bindim boş neyseki. Otobüsün bir tarafı full güneş. Bir tarafı gölge. Otomatikmen her binen gölgeye oturuyor. Bende öyle yaptım. Sonra tabi gölge yerler doldu. Neyse bir kadın bindi. Bende o ara öğrencime vereceğim testlerimi ayarlıyorum.

O kadar insan varken bana demesinmi oraya ben oturabilirmiyim diye.Nasıl yani yaa. Kendi gölgeye oturacak beni güneşe oturtacak. Şaka gibi. Yaşlı desen değil. Neden dedim. Yaa güneşde orası dedi :)))

Eeee yanii ben mi güneşe oturacam dedim. Ahh bizahmet dedi. Yaa güldüm ne diyeceğimi şaşırdım. Dedim kadın çatlak sanırım. Neyse ben gülerek töbe töbe dedim hiç uğraşamam kalktım. Belki dedim hastadır falan. Sonra birbaktım ağzındada kocaman bir sakız. Aman tanrım nasıl çiğniyor. Ağzını bir karış açarak cakkıdı cakkıdı. Iyyyyy. Ben zaten hoşlanmam sakızdan. Birde öyle otobüste yani. Olacak şeymii... Otobüs sağa döndü sonra veeeee güneş o tarafa geçti. Yine gölgede kaldım kadın güneşte kaldıı :)))
Hayy Allah'ım içimden kıs kıs güldümm :)) Kadın bana bakıyor ama ben direk pencereden dışarı izledim. Ne saçma yaa. Utanmasa dicek yine yer değişelim. Gerçi utanmaz da neyse :))

Yolculuk uzun tabi. Sonra başka bir kadın ve çocuğu bindi otobüse. Arkama oturdular tam. Kadın ancak 3-4 yaşındaki oğluna otobüs numaralarını ezberletiyor.

Anne: Söyle bakalım 112 nerenin otobüsüydü.

Çocuk: Baycalı Haştanesi ( Aslında orası Balcalı Hastanesi. Anlayacağınız üzere çocuk daha konuşamıyor pek)

Anne: Bak gebertecem seni kaç kez söylicem yanlış. O otobüs orayamı gidiyordu.

Çocuk: Unuttumm

Anne:160 neresi peki.

Çocuk: Tamam orası Baycalı

Vsssss...

Ne garip dimi. Şaşkınlıkla kulak misafiri oldum. Yaa küçücük çocuk yaaaa. Başka şey öğret çocuğa. Birde öğretiş tarzına bakın yani.

Sonra indim otobüsten tabi. Dedim birgün boyunca inip binsem bu otobüslere ne maceralar yaşar insan :)

İlginç dimi...

Ne insanlar var :)))

SEVGİLER HERKESE...

15 Ekim 2009 Perşembe

GÜNLERİM NASIL GEÇİYOR...

Merhabalar, hafta sonuna doğru yorgunluk üzerime çökmüş durumda. İş yerine öğlen gidiyor olmam pek birşey değiştirmiyor. Yine çok yoruluyorum.
Bu aralar hayat koşuşturmacalı anlayacağınız. Akşam nasıl oluyor bilmiyorum. O yüzden blogumu ve sizleri çok ihmal ettim :((
Düzene oturtacam az kaldı.

Hafta içi iş yoğunluğunu, hafta sonu arkadaşlarla atıyoruz işte.

Geçen hafta çiğ köfte partisi yaptık. Süperdi. Çok yemişim sanırım. Ama çok güzel yaptı arkadaşlar ne yapayım :) İnsan o ortamda ne kadar yediğinin farkına varmıyor.
Böyle gırgır şamata güzel bir hafta sonu geçirdik.

İş yerimde kurucumuz o gün beni çağıttırdı. Dedim bir şey oldu sanırım. Kesin bir veli şikayet etti yada onun gibi bişi. Hayırlısı dedim girdim odasına.

Dedi ki kurucu senden çok memnunuz. Sen yarım gün gelmene rağmen sen tam kadrodasın artık. Buranın demirbaş öğretmenisin artık dedi :))
Güleryüzümden çok memnunlarmış. Veliler, öğrenciler beni çok tutmuş. Sen hep böyle güleryüzlü ol dedi.
Çok sevindim. İşte güleryüzlü olmanın ve birde işini iyi yapmanın neler yapabileceğini birkez daha gördüm.

Dün eski iş yerimdeki arkadaşlarım beni ziyarete gelmişler. Süpriz yaptılar. Çok sevindim. Derste tahta kalemimin mürekkebi bitince birara çıktım mürekkep almaya. Bir baktım süprizz beni bekliyorlar sekreterin odasında. 10 dk teneffüs arasında azda olsa sohbet ettik. Çünkü dün full dersim vardı.

KPSS çalışmaya henüz başlayamadım. Şu derslerimi bir düzene oturtursam iş yerinde inşallah başlayacağım.

Yazın olduğu gibi kitaplarımı son sürat okuyamıyorum. Ancak yatmadan okuyabiliyorum 30 dk falan. Okumadan asla uyuyamıyorum bu alışkanlık bende.
Şimdi Alacakaranlık serisinin 4. kitabı olan Şafak Vaktine başladım. Güzel gidiyor bakalım.


Benden şimdilik bu kadar, işe gitmeliyim.
Hepiniz sevgiyle kalın...

12 Ekim 2009 Pazartesi

SEVDİĞİNE DEĞER VERMEK...

ask3l.jpg
Sevdiğine değer vermek;

Nasıl desem ki, gözünü açarsın, karşında değildir.
Kapatırsın sımsıkı hemen karşına gelir.

Saçlarına dokunursun fırsat bu fırsat.


Böyle kanatlanır konar içine, kımıldayamazsın gitmesin diye.

Yakınındaysa misal, yaslar başını omzuna, robot olur kımıldayamazsın keyfi bozulmasın diye. Kımıldayamazsın yine.


Sevdiğine değer vermek ne saçma. Değer verdiğindir zira sevdiğin.

Ya da zaten sevdiğindir değer verdiğin.

Çok kızgınım der, özür dilersin kimin kızdırdığını bilmeden.
Zaten pek önemli de değildir.
Özür ister verirsin.

Üzgünüm der, dünya üzgündür o an.

Sevinçliyim der, kim üzgünse dövesin gelir.

Seni seviyorum der misal, kalbin bambu ağacı gibi büyür birden, sığımaz bedenine.
Sarılır yatarsın belki, yine robot olursun.
Kımıldamazsın uyanmasın diye.
Bütün bunlar değer verdiğin anlamına gelmez.
Çünkü aslında görevdir bir bakıma bunlar.

Tüm bunlardan aldığın zevkin oranıdır, verdiğin değer.


Uzaktadır misal...
Uyursun bir başına, ama aklındadır o, ayıp ama yanında yatırırsın bir şekilde. nasıl yattıysan öyle kalkarsın, her yerin uyuşmuş halde.
Özlemektir bu.

Tüm tutulmuş bedeninle mutluysan hala, o mutlulukla eşdeğerdir verdiğin değer...

30 Eylül 2009 Çarşamba

OFFSHORE ŞAMPİYONASI- ADANA

Herkese hafta ortasından merhabalar. Dilerim hepinizin haftası iyi geçiyordur. Benim biraz yoğun ama güzel geçiyor. Hafta sonu iyi eğlendim.

Adana'da Offshore şampiyonası vardı, Seyhan gölünde. Çok güzel bir yarıştı. Havanın çok güzel olması avantajdı zaten. Sizler için birsürü resimler çektim. Bunların arasında Adana'yı boydan boya çevreleyen Seyhan gölümüzün manzaralarıda var tabi...







Yarışlar Show Tv de cumarteside pazarda canlı yayınlandı. Belki izleyeniniz olmuştur. Kalabalık bir arkadaş grubuyla gittik. Yaklaşık 10 kişi vardı sanırım. Çok eğlendik.

Yeni iş yerimi sevdim. Ama ders programım biraz tutarsız hazırlanmış. Onuda ayarlayacaklarını söylediler bakalım bekliyoruz. Ama iş arkadaşlarım çok sıcak kanlı, tatlı insanlar. Genç öğretmen kadrosuyla bomba gibi girdik yeni öğretim yılına.

Sabahları dersim yok, hergün öğlen başlıyor dersim. Bende o yüzden sabahları KPSS çalışıp öğlen işe gidiyorum.

Bıktım şu KPSS den yaa. Devlete atayın bizi yaa artık yeterrrr...
İsyanımızı duyan yok o yüzden şimdi ders çalışma zamanı :))

Herkese iyi bir hafta diliyorum.

SEVGİYLE VE MUTLU KALIN OLURMU...

27 Eylül 2009 Pazar

RUH EŞİ...


İnsanların çift yaratıldığına ve doğumumuzdan itibaren diğer yarımızı aradığımıza inanırmısın ? Kac kişi gerçek aşkını bulur dersin ?

Eşine, sevgiline, ya da sevgili olmaya can atacağınız o kişiye bak; o senin gerçekten ruh eşin mi yoksa sadece tipi, çevresi ya da cebi mi seni ilgilendiriyor?

Nasıl anlarız beraber olduğumuz kişi, gerçekten bizim diğer yarımız mı ?

Durup düşünün bir kez ; üzgünseniz o da sizinle üzülür mü; sevinçli haberinizi ilk kimle paylaşırsınız; ağlamak için en iyi omuz onun ki midir; sınırlı bütçeniz de olsa en iyi yılbaşı hediyenizi ona mı alırsınız; hiç makyaj yapmadığınız halde, ondan telefon gelince, ilk elinize aldığınız rimeliniz mi olur;

Spora vakit ayıramam deyip, 'Canım, göbeğin mi çıkmış? ' dediğinde, ilk koştuğunuz yer, köşedeki spor salonumudur?

Onunlayken yağmur daha romantik, güneş daha mı sıcaktır?

Ve gerçekten yürekten sevdiğin, 'Seni Seviyorum' deyişinde içini ısıtan ses onun sesi midir? Hiçbir zaman azla yetinmemek gerekir bu fani dünyada.

Gülüşünü sevmiyorum ama beraberim, espirileri komik değil ama yalnız kalmayayım, giyinişi ne kadar da kötü ama yine de yanımda biri olsun... dememeli insan.

O kolaya kaçmak olur, hazırı kabul edip yaşamak.

Her zaman, bu son olsun diye başlanır ama bazen şans gülmez yüzümüze, ayrılık olur yolun sonu gelir.

Ya da bazen, insan zorlar kendini ayrılmamaya, azla yetinmeye, sevmeyerek sadece yalnız kalmamak için katlanmaya, zor gelir yeniden aramak, yeniden tanımak, yeniden süslenip çıkmak...

Ne kadar çok arasak da, her defasında 'Bir daha tövbe' desek de, bıkmamak gerek, ümidi kaybetmemek, hep aynı heyecan ve aynı iyi dileklerle çıkmak gerek yola.

Çünkü bulduğunda diğer yarını, hayat daha güzel, daha yaşanası, gökyüzü daha mavi, yıldızlar daha parlak... Düşün bir kez, sorunlar paylaşılınca azalıyor, ama sevgi ve mutluluk paylaşınca daha da artıyor, kahkahalar daha uzun, gözyaşları daha az sürüyor.

VE onun gözlerine baktığınızda, sizi camdan bir kafeste taşımak istediğini, elinizi kestiğinizde bile onun içinin kanadığını, sitemlerin bile onun küçücük kalbini dağladığını, her gülüşünüzde yeniden nefes aldığını bilmek, tüm arayışların en mutlu ve en huzurlu ödülü oluyor...

23 Eylül 2009 Çarşamba

BEN ARTIK DÖNDÜMM :))


Merhabalar, ben artık döndüm. Tatil bitti. Yarın iş başı yapıyorum. Yaz sezonunu dün kapattım artık. Öncelikle herkesin geçmiş bayramını kutluyorum.

Bayramı yazlık evde geçirdik ailecek. Bol bol dinlendim aslında. Bayramın ilk 2 günü hava şartları pek iyi sayılmazdı . Aslında en sevdiğim manzaradır yağmur ve denizi bir arada görmek. Biryandan gökgürültüsü, gündüz vakti kararan hava ve ben uzanmış kitap okuyorum, ya da tv karşısında uzanmış, hafiften üşüdüğüm için üzerimi örtmüş yatıyorum. İlk 2 gün yaptıklarım hep buydu. Tabı bayram gezmeleride yaptım bunlar dışında.Mesela bol çikolata yedim :) Süperdiiii :))

3. gün hava çok güzeldi. Birgün önce sıkı sıkı eşofmanlar giyerken ertesi gün denize girmenin keyfi nerede yaşanabilir. Evet sezonu son kez denize girerek kapattım. Deniz o kadar güzel, o kadar temizdi ki yüzmeye doyamadım. Yaklaşık 1-1,5 saat kadar yüzdüm. Deniz çok ılıktı. Ama denizden çıkınca havluya nasıl sarıldım anlatamam :)) Üşüdüm tabi doğal olarak.

Böylece bir yaz sezonunu daha kapatmış bulunuyoruz. Darısı her seneye diyelim. Bu yıl okulların geç açılmasından dolayı biz öğretmenlerin tatili uzadı tabi. Ne yapalım canım benim suçum değil :))

Bol bol kitap okumaya devam tabi. Yaklaşık bu yaz sezonu 2 ayda 10-15 arası kitap bitirdim sanırım. Ve o kadar daha sırada bekleyen kitap var ki anlatamam. Ama tatil bittiğine göre artık çok fazla zaman ayıramayacağım sanırım kitap okumaya. Ancak hergece mutlaka uyumadan okurum. Yoksa uyuyamıyorum.

Şuan Alacakaranlık serisinin 'Tutulma' kitabını okuyorum. Stephenie Meyer'in kitabı. 'Alacakaranlık' ilk kitabıydı. Okuduktan sonra filminide izledim hemen.



Kitap daha güzeldi. Filmle kıyaslayınca. 'Yeni Ay' 2. kitabı. O da bitti. Onunda filmi 20 Kasımda vizyona girecekmiş.


Vampirlerle ve kurt adamlarla bir hayat nasıl geçer bilemiyorum :) Ama çok sürükleyici kitaplar Tavsiye ederim. Son ve 4. kitabıda 'Şafak Vakti'.

Yarın yeni iş yerime başlıyorum. Umarım iyi bir gün geçer. Şimdilik benden bu kadar. Sanırım çok yazdım :)

SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ...

16 Eylül 2009 Çarşamba

HAVADİSLER...

Merhabalar, ben bu aralar bir görünüp bir kayboluyorum değil mi. Ama bayramdan sonra hep burdayım artık. Bayramıda Mersin'de geçireceğiz. Sıkıldım gel gitlerden aslında. Ama az kaldı. Adana serinledi neyse ki. Ama sadece geceleri serin. Gündüz hala yanıyoruzzz...

Yeni bir Etütle anlaştım. Bayramdan hemen sonra yeni iş yerine başlıyorum. Umarım eski iş yerim gibi severim. Yeni iş yerimdeki insanlarda sıcak kanlı gibi görünüyorlar. Şartlar fena sayılmaz. Yarım gün çalışacağım. Diğer yarım günde ders çalışmayı düşünüyorum. Bu yıl devlete öğretmen olarak atandım atandım. Yoksa pes edeceğim.

Almanya'dan kuzenim geldi. Onunla geziyoruz şuaralar sık sık. Dün iftara yemeğe çıktık beraber. Kendisi 1.90 boyunda yakışıklımı yakışıklı bir delikanlıdır :) Kızların bakışlarını göreceksiniz. Bana kötü kötü kuzenime hayran hayran bakıyorlardı. Yaaa o benim kuzenim yaa bana neden öyle kötü bakıyorsunuz kiii :)

En son yazımda yazdığım gibi kararsızlık çemberinden henüz kurtulamadım maalesef. Bakalım neler olacak...

Bugün yeni iş yerim için evrak hazırlamam gerekecek. Çok sıkıcı bu işler. Akşama da bir arkadaşımın çocuğunun yaş günü kutlamasına gideceğim. Dün şirin mi şirin bir hediye aldım. Bebek kıyafetlerine bayılıyorum yaa. Çok güzeller miniminnacık.

Şimdilik benden bu kadar canlarım.

KENDİNİZE İYİ BAKIN...

SEVGİYLE KALIN...

ŞİMDİDEN İYİ BAYRAMLAR HEPİNİZE...

2 Eylül 2009 Çarşamba

KARARSIZLIK...

Karasızlık...

İnsanın içine düşebileceği en hırçın deniz...

Dalgalar o kadar büyük ve etkili ki o deniz de...

Bir türlü suyun yüzünde kalamazsın...

Ne yüzeyde kalıp yaşayabilirsin ne dibe batıp ölebilirsin...

Ne yapacağını bilmez bi vaziyette sürüklenirsin...

O güçlü dalgalar seni nereye götürürse...

Şansın varsa bir süre sonra şafakla birlikte deniz sakinleşir ve doğru sahile vurur baygın bir vaziyette...

Ve uyandığında yalnızsan daha çekecek çok acın var demektir...

31 Ağustos 2009 Pazartesi

YAZ BİTTİ MERHABA SONBAHAR...

Yaz mevsiminin bu son gününden merhaba dostlarım. Uzun zamandır yazamıyorum sayfama. Sizleri merakta bırakmamak için kısada olsa birşeyler yazayım dedim.
Hayat koşuşturmaca geçiyor. Hala tatili bitiremedim. Aslında pek tatil sayılmaz. Sadece dinlenme diyelim. Zaten deniz anaları yüzünden yaklaşık 1 aydır denize giremiyoruz.

Yarı tatil yapıyorum yarı çalışma temposuna başladım. Biliyorsunuz okulların açılmasına az kaldı. O yüzden biz öğretmenler başladık çalışmalara.
Adana-Mersin arasında mekik dokuyorum. Adana hala sıcak, yaz bitmiyor buralarda. O yüzden ramazan çok zor geçiyor. Ama yazlıkta olduğum zamanlar daha rahatım. Orası serin çünkü.


Kitap okuma son hız devam. Şu an Stephenie Meyer'in Alacakaranlık kitabına başladım. 4 seri kitap. Vampirli kitaplar okuya okuya rüyalarıma girmeye başladılar :)
Bundan öncede P.C Cast ve Kristin Cast'in vampir serisini okudum.
İşaret, İhanet, Seçilmiş. Serinin devamı var ama Eylül'de piyasaya çıkacakmış.
http://www.kitapokuyoruz.com/kapak/2368-Isaret.jpghttp://www.turkkitap.de/catalog/article_images/ihanet_p.c.cast.jpghttp://turkkitap.de/catalog/article_images/secilmis_pc_cast.jpg

Şu sıralar hayatımda pek fazla değişiklik yok anlayacağınız. Şikayetçi değilim. Bir önceki yazımdada yazdığım gibi akışına bıraktım zamanı,hayatı, herşeyi...

Şimdilik benden bu kadar. Kendinize iyi bakın.
SEVGİYLE KALIN...

9 Ağustos 2009 Pazar

BEN GELDİM... AMA GİDİYORUM :)

Merhaba dostlarım, tatil arasından yazayım dedim yine sizlere. 2 günlüğüne Adana'ya geldim. İşlerim vardı. Yarın dönüyorum yine Mersin'e. Tatil iyi geçiyor. Ama sanırım sıkıldım yaa. Hava serin diye seviyorum oraları. Adana yanıyor çünkü. Çok sıcak buralar. Deniz, havuz, yürüyüş, kitap okuma derken vakit geçiyor. Sizleride özledim buarada. Geçen çarşamba doğumgünümdü. İşte doğumgünü pastam :)

Yine büyüdük bir yaş. Yeni yaşım neler getirecek bakalım bana. Canım ablam doğumgünü akşamımda pastayla geldi. Benim babamla doğumgünüm aynı gün tesadüf. Güzel ailecek küçük bir kutlama yaptık. Ardından arkadaşlarımla kutladık. Sahilde mehtap manzarasından güzel sohbetler ettik, güldük, eğlendik.

Bu aralar biraz karışık kafam yine. Beni üzen kişilerin pişmanlığı, özürleri, yeniden dönmek istemesi, ne olur aşka devam edelim demesi kafamı karıştırdı. Nasıl güvenir ki insan yeniden... Herşeye karar verip sırtını dönmüşken. Kafamda binlerce soru var cevaplayamadığım. Akışına bıraktım zamanı öylece yaşıyorum işte.


Haftaya cumartesi canım arkadaşımın nişanı var. İş yerinden en yakın arkadaşım, aynı zamanda tesadüf yazlıktada yan sitede oturması hergün görüşmemizi sağlıyor. Nişanı yazlıkta evde olacak. O yüzden dün cicimi cici bir elbise aldım :)) Heryerde giyebileceğim, şık, sade, şirin bir elbise.

Bol bol kitap okuyorum demiştim yazlıkta. V.C Andrews'in Çatı serisinden sonra,
Canan Tan 'En Son Yürekler Ölür' bitti.
http://fashionbysiu.files.wordpress.com/2009/07/en_son_yurekler_olur_canan_.jpg
Sonra Sinan Akyüz'ün Yatağımdaki Yabancı kitabını okudum.
http://www.kitapokuyoruz.com/kapak/2485-Yatagimdaki-Yabanci.jpg
Şimdide Elif Şafak 'Aşk' kitabını okuyorum.
http://zehrasunay.files.wordpress.com/2009/03/elif_safak_ask_yeni.jpg

Bundan sonrada
Boleyn Kızını okuyacağım.

http://www.filmvedizi.com/vidresim/IDEn2y4auH.jpg

Sonrada sırada Stephenie Meyer'in kitap serisi var. Aldım kitaplığımda bekliyorlar.
Alacakaranlık,
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghiQGoTDvOtRueOzRwQ-Pt6J5ldAS2uFCk-D33w0aSFG9-4kd3YewMyCVer6QwqugtWdBoRc17aR9Zzo1q7h3E_0CaRnzTXLGoVDvVOi2XXhDl5hfw9CGXTaFq9ooBedLd-WPCTOZQhh_S/s400/220px-Alacakaranl%25C4%25B1k_kitap_kapa%25C4%259F%25C4%25B1.jpg Yeni ay, http://www.pegem.net/resim/urun/364542yeniayB.jpg


Tutulma,
http://www.kitapokuyoruz.com/kapak/992-Tutulma.jpg Şafak vakti. http://fashionbysiu.files.wordpress.com/2009/04/8448d024338d942b53c68f331db2b8bc.jpg

Birde seri dışında yeni bir kitap çıkarmış
Stephenie Meyer .

Göçebe'yi aldım.

http://begumblog.files.wordpress.com/2009/07/k9789944821384.jpg

Kitap okumayı çok seviyorum ne yapalım :))


Şimdilik benden bu kadar. BENİ ÖZLEYİNNN :)

KENDİNİZE İYİ BAKIN.
SEVGİYLE KALIN...

8 Ağustos 2009 Cumartesi

MİM...

Sevgili arkadşaım, Ferzan beni mimlemiş. Tatilden 2 günlüğüne döndüm hemen cevaplayım dedim. Konumuz Cesaret nedir??? Bununla ilgili hoşuma giden bir yazıyı sizinle paylaşacağım...

Cesaret Nedir?

Cesaret. Hayattan korkamamak mı? Yaşayabilmek mi doyasıya? Yaşamaktan nefes almaktan, Seni Seviyorum demekten, Seni Özledim demekten, bir köpeğin başını okşamaktan, bir çocuğa gülümsemekten korkmamak mıdır cesaret.


Çılgınlık yapmak mı? Hayatımızı riske atacağımız sporlar yapmak mı? Yağmur altında ıslanacağımızı düşünmeden yürümek mi. Karların içinde aman hasta olurum diye düşünmeden uzanıp karın keyfini çıkarmak mı?


Başkaları ne der. Bana nasıl yorum yaparlar diye düşünmeden istediğimiz kıyafeti giyebilmek midir cesaret. Acaba pişman olur muyum diye düşünmeden içimizden geçeni söyleyebilmek, içimizden geldiği gibi duygularımızı ifade etmek midir cesaret.


Bize esir eden duygular ve insanlara karşı çıkıp ses yükseltmek midir cesaret. Yoksa ses çıkarmadan olayları akışında yaşamak ve bütün bunlara karşılık ayakta kalabilmek midir?


Haksızlıklara karşı sesini yükseltmemek midir? İlla bu şekilde olacak diye ısrar eden topluma sesini yükseltip, Hayır doğru olan budur deyip doğruyu gösterebilmek midir cesaret.


Zarar göreceğini bile, bile güçsüzün yanında olabilmek midir? Arkamızda kimsenin durmayacağını bilsek bile güçsünüzün arkasında durabilmek midir? Kendimizden başkalarının çıkarları için savaşabilmek midir?


Sevmeyi bilmek midir? Güvenmeyi öğrenmeye çalışmak mıdır? Nedir cesaret korkularımızı yenmeyi öğrenmek mi. Korkuyorum ben aslında diyebilmek mi? Asla ağlamam, başkaları benim ağladığımı görmemeli derken insanların yanında gözyaşlarını akıtabilmek mi yoksa cesaret.


Artık hayat bitsin, yaşam burada kalsın dediğimiz anda çaresizlikle birleştirilen ve intihara sürükleyen bir olgumudur.


Kimler cesaretlidir?


Âşık olan cesaretli olur mu?

Aşkı uğruna her şeyini özsaygısını, sevdiklerini, gururunu, el âlem ne der kaygılarını yitirmeyi göze alır mı cesur olan insan.


Cesaret bence,

Bir şeyi yapma gereği hissedersin mantığın ve duygun karşı karşıya gelir ve sonuç olarak yapmaman gerektiğini söyler hislerin. İşte o an yapmaman gerekeni yaparsın, ne mantık ne duygular düşünülür. Cesaret ikisini de geride bırakır mantığı da duyguyu da cesaret daha ağır basar.


Yani Cesaret,


Hem mantığınla hareket etme isteği, hem duygularını yaşama aşkı, hem de hem mantığının hem de duyguların gaza getirip yapmayacağım asla yapmam dediklerimizi bir çırpıda yapıvermemizdir.


Bunu herkes yapamaz, yani herkes cesur olamaz.


Herkes cesurum der. Ben korkmam der ama herkes mantığıyla hareket edip duygularının aşkıyla yaşamak ister. İkisini birden umursamayıp körü körüne boşluğa atlamaya cesaret edemez kimse.


Cesur olmayan kimse cesaret edemez güçsüzün arkasında durmaya, korkar haksızlık karşında sesini yükseltmeye, Duygularını dile getirmeye, ağlamaya, gülmeye korkar. Seni Seviyorum demekten korkar. Ben korkuyorum demekten korkar. Hem mantığını, hem de duygularını yaşamaktan korkar.


Cesur olmayan bir insan cesur olamaz.

**************
^^Cesaret insan niteliklerinin en önemlisidir, çünkü diğer bütün nitelikleri güven altına alır.^^
William Churchill

23 Temmuz 2009 Perşembe

MERHABALARRRRR :)))

Merhaba canlarımm, ben geldim. Ama yarın geri gidiyorum. 1 günlüğüne geldim Adana'ya. Yarın yine Mersin yazlık yollarına düşeceğim. Tatil iyi gidiyor. Dinleniyorum bol bol. Yürüyorum, yüzüyorum hergün.

:))))) Kumsaldan ben...

Balkondan sizler için bir fotograf...


Yürüyüş yolumuz :)

İstediğim formuma kavuştum. Hafiftende bronzlaştım :) Çok fazla kararmamaya dikkat ediyorum.
Çok fazla kitap okuyorum. Kitap dayanmıyor bana. V.C Andrews'in 4 kitabı bitti. Çatı, Çatıdaki Rüzgar, Gazap Tohumları ve Çatıdaki Dikenler.

Hepside çok güzeldi. Şimdide Canan Tan'ın 'En Son Yürekler Ölür' kitabına başladım. Güzel gidiyor.

İş konusuna gelince hala kafama uygun biryer bulamadım. Sanırım bu yıl oturup gerçekten KPSS çalışıp devlete gidecem. Bu özellerden bıktım.


Aşk diyelim. O da ne :) Bildiğiniz o aşk BİTTİ. Yazılarımdan anlamışsınızdır. Hayatta malesef birkez daha hayal kırıklığına uğradım. Umarım bu son olur. Ne oldu neden bitti derseniz inan onun cevabını ben bile bilmiyorum. Sadece bitti işte. Ama çok iyiyim. Toparlandım. Yalnızım ve tatilin tadını çıkarıyorum...

Yeni bir haber daha. Yeniden teyze oluyorumm :)) İkiz yeğenlerimden sonra 1 yeğenim daha oluyor Allah'ın izniyle.


Hergün 1,5 saat tempolu bir şekilde yürüyüşüm var. Akşam 19:00-20:30 arası. İş yerinden en yakın arkadaşım bizim yan yazlık sitede. Onunla vakit geçiriyoruz çoğu zaman. Birde kuzenim geliyor sık sık. Sıkılmıyorum hiç.

Bizim buraların meşhur bici bici ve sıkma gözlemeleride yürüyüş yolu boyu heryerde. Millet bir yandan yürüyor bir yandan yiyor :))

Benden şimdilik bu kadar. Beni çok çok özleyin. Ben sizleri çok özledim. Yarın yeniden gidiyorum.
KENDİNİZE İYİ BAKIN.
SEVGİYLE KALIN...