30 Mart 2008 Pazar

İŞTE BENİM MEMLEKETİM...

İşte burası benim yaşadığım şehir. ADANA'yı hiç görmeyenler için biraz bilgilendirmek istedim. Tabi buranın havası başka. Gelip görmek gerekli. Adana kebap, bici bici, şalgam :)) Bunları denemeden olmaz:) Çok seviyorum yaşadığım şehri... Türkiye'nin her şehri cennet tabi . Ama insanın doğduğu büyüdüğü yer bambaşkadır değilmi...

İşte burasıda ikinci memleketim sayılır. Yaz mevsiminin çoğu zamanında kaldığım yer MERSİN...
SEVGİYLE KALIN...

26 Mart 2008 Çarşamba

YAĞMUR VE HÜZÜN...

Yağmurlu bir günden merhaba dostlarım. Öyle güzel yağıyor ki yağmur. İnce ince vuruyor cama. Bazen birden hırçınlaşıyor şiddetli rüzgârın verdiği cesaretle. Penceremin kenarında oturdum biraz önce. Dakikalarca izledim yağmuru. Bugün çok hüzünlü yağıyor nedense yağmur.

Bende hüzünlüyüm bugün. Neden mi?
Bir nedeni yok. Belki de var bilmiyorum. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Aslında söylemek isteyip söyleyemediğim çok şey var içimde sanırım.
İnsan neden söyleyemez içindekileri. Nedir onu susturan. Susmasını gerektiren şey. Bazen dilinin ucuna gelip de söylemekten vazgeçtiği ne çok şey var. Bazense söylemeye asla cesaret edemediği ve asla edemeyeceği sözcükler.
Bilemiyorum dedim ya pek iyi değilim bugün. Sanırım yine duygusal bir günümdeyim.
Cezmi Ersöz’den bir yazı okudum çok beğendim sizlerle paylaşmak istiyorum…

**************************************************
Tek başıma hiç sorunun yanıtını bulamıyorum.
Hep yeni hayatlar yaşamayı isterken
Kendimi aynı hayatı tekrar tekrar yeniden yaşarken buluyorum...
Sisli bir gecede yolunu kaybetmiş gemilere benzetiyorum kendimi... Yanına gidip konuşmak isteğim insanları da işte bu kayıp gemilere benzetiyorum. Uzaktan soluk ışıklarını görüyorum...
Ama ne onlar bana yaklaşabiliyorlar, ne ben onlara...
Sisli gecede birbirimize uzaktan bakıp yeniden kendi kayboluşlarımıza karışıyoruz...
Umudum kalmadı artık; bu dünyada düşüncelerimi, beni, duygularımı gerçekten anlayacak birini bulmam imkânsız görünüyor artık bana...
Ama evimde duramıyorum yine de...
Kendimi sokaklara atmak, insanlarla konuşmak, kendimi onlara anlatmak istiyorum. Dinliyor gibi gözüküp dinlemeseler de,
Anlıyor gibi yapıp gerçekte anlamasalar da...
Cezmi Ersöz

**************************************************
SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ…

22 Mart 2008 Cumartesi

GİZLİ ODA

Her insanın gizli bir odası vardır içinde,
Hiç kimse bilmez o odayı.
Sadece kişinin kendisi bilir.
Biriktirir o odada biriktirmek istediklerini…
Bazen çıkarır istediklerini o odadan,
Bazen de sonsuza kadar içerde tutar…
O kapıdan içeri ondan başka hiç kimse giremez.
Eğer bir gün biri girerse o odaya kişinin saklanacağı hiçbir yer kalmaz…
Çünkü bazen saklanır o odaya.
Yalnız kalmak istediğinde sığınağıdır orası.
O odada saatlerce kalır bazen insan,
Bazen de günlerce.
Ağlar, güler, kimseye anlatamadıklarını anlatır.
Bazen hiç kimseye anlatmak istemez içindekileri.
Sadece ve sadece gözyaşlarına kendisi şahittir ve birde gece bilir o gözyaşlarını...
Yastığına düşen iki damla gözyaşından anlar gece…
Sorar ‘gece’ neyin var güzel kız?
Kim üzdü seni?
Sessiz kalır, sadece gözyaşları akar ağır ağır…
Geceye dahi söylemek istemez içindekileri.
Peki, nedir içinde tuttuğun bu kadar büyük sır.
Yoksa kimseye güvenemiyor muydu içindekileri söylemek için???
Sorun bu muydu gerçekten…
Peki, nasıl güvenecekti yeniden hayata…
Nasıl yeniden güvenle bakacaktı etrafına.
Bunun cevabını kendi bile bilmiyordu…
Belki de geçmişe bakmamalıydı artık.
Sadece ama sadece gelecek olmalıydı önünde…
Belki bir gün biri çıkardı karşısına ve güvenin yeniden ne olduğunu anlatırdı ona.
Tekrar birine güvenebileceğini söylerdi.
Artık bunu söyleyen doğru insan olacaktı belki de…
O zaman yeniden etrafa güvenle bakardı ve mutlu olurdu…
Kendine bile cevap veremediği soruların yanıtını bulurdu...

Ve
Kimselerin giremediği ve bilmediği o gizli odasından çıkardı o zaman…

Muhabbet Çiçeği- 22.03.2008

19 Mart 2008 Çarşamba

HARFLERİN HAYATIMIZDAKİ ÖNEMİ VE SOBE :))

Canım dostlarım Ben Denizim ve Zilsiz Zarifem beni aynı konuda sobelemişler. Bende vakit kaybetmeden hemen sobeyi yanıtlayayım.
Alfabenin harfleri hayatımda neleri ifade ediyor bakalım :)))


A: Ailem. (Onları çok seviyorum. Onlar benim her şeyim.)


B: Blogum ve Bilgisayarım :) ( Burada ki paylaşımlar çok güzel. İyi ki bu dünyaya bende katıldım )

C: CCC ( İsmimin baş harfi : ))) )

Ç: Çikolata… (Bayılırım:))) Çikolata canavarıyım ben bilmiyor musunuz :)))

D: Dostlarım. (Hayatımda çok değerliler.)

E: Evlilik. (Allah kısmet ederse bir gün evlenirsem sanırım o insanı çok mutlu ederim :))

F: Fotoğraflarım. (Hayatımızı bir kare içine alan bazen mutlu bazen hüzünlü günleri anımsatan hatıralar.)

G: Gözler. (Çok şey anlatır gözler. Bazen kelimelerin anlatamadığını en iyi anlatır iki çift göz.)

H: Hayallerim. (İnsanın hayalleri olmasa olur mu sizce?)

I: Ihlamur. ( Kışın hasta olduğum günlerde vazgeçilmez içeceğim)

İ: İlkbahar. ( En sevdiğim mevsimdir.)

J: Japon Balıkları ( Bayılırım bu balıklara. Öyle göbekli göbekli çok şirin balıklar:)))

K: Kitaplarım. (Kitap okumayı çok seviyorum. Okumadan asla yatamam. 1 sayfada olsa her gece mutlaka okurum.)

L: Laleler… ( Çok sevdiğim bir çiçek.)

M: Müzik. (Ruhun gıdasıdır değil mi :) Ben o gıda ile bol bol besleniyorum :))

N: New York’ta Bir Sonbahar Filmi ( Çok sevdiğim bir filmdi. Çok romantik, çok duygusal :)

O: Okul. (Çalışmak isteyip de bir türlü atanamadığım yer :( )

Ö: Öğrencilerim. (Canlarım onlar benim.)

P: Peynir :) (Kahvaltıda vazgeçemeyeceğim tek şey :))

R: Romantik. (Çok romantik biriyimdir :))

S: Sevgi. (Hayatımızda en önemli şey bence.)

Ş: Şiir… ( Şiir okumak da yazmakta ayrı bir keyif verir bana.)

T: TÜRKİYEM …

U: Umutlarım…

Ü: Üniversite (O yıllarımı çok özlüyorum )

V: Vanilya ( Vanilya kokusuna bayılırım:)))

Y: Yüzmek. (En sevdiğim spordur. Ben bir kulüpte yüzücüydüm eskiden. Sonra üniversiteye hazırlanmadan bırakmıştım.)

Z: Zaman. (Hayatımızdan hızla akıp giden ve asla durduramadığızdır)

Bazı harflerde bayağı zorlandım diyebilirim :) Şimdi sobeleme sırası bende :)))

Hislerim ve Ben
Ve
İncegülüm sobeeee :))) Hadi bakalım sizlere kolay gelsin.


SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ...

18 Mart 2008 Salı

HAVUÇLU KEK :)

Merhabalar herkese, bugün fazla yoğun bir gün geçirmiyorum. Sadece akşam 2 saat dersim var. Derse gitmeden birşeyler yazmak istedim. Güne yine çok erken başladım. Sabah erkenden kalkmak alışkanlık oldu bende. Daha iyi ders çalışıyorum sabahları ve geceleri. Şu KPSS bir bitsede kurtulsam.

Bugün annemler döndü :)))) Annemler gelmeden güzel bir kek yapayım dedim. Havuçlu kek yaptım bu sefer değişiklik birşey olsun istedim. Sonra yanına da güzelde bir çay demledim...

Ablacığımın kulakları çınlasın çok sever havuçlu kekimi. Okuyorsan ablacım söz sana da yapacam en kısa zamanda :))) Sözüm var zaten sana dimi...

Kekimiz çok kolay bir kek.

İşte tarifi;

HAVUÇLU KEK

Malzemelerimiz

3 yumurta
1 bardak şeker
1 bardak sıvı yağ
1 bardak yoğurt
1 bardak ceviz
1 bardak havuç (Yaklaşık 3-4 havuç)
3 bardak un
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 miktar tarçın

AFİYET OLSUN :)))

SEVGİYLE VE AFİYETLE KALIN HEPİNİZ...

16 Mart 2008 Pazar

:)))

Bir Pazar gününden merhabalar dostlarım,
Sabah yine çok erken başladım güne. Çünkü bugün direksiyon sınavım vardı :)

8 de burada olun dediler. Pazar günü otobüslere güven olmayacağından erkenden çıktım yola. Üstümde büyük bir rahatlık vardı. Hiç heyecanlı değildim neyse ki. Tüm direksiyon eğitimimde aynı marka arabayı kullandım.
K
imlerin hangi arabada sınava girecekleri okundu önce. 3 farklı model araba vardı. Benim şansıma hiç önceden kullanmadığım başka marka araba çıktı. Tabi araba arabadır ama işte ne bileyim.

Sonra sıra bana geldi . Arkada iki müfettiş oturuyor. Yanıma da sürücü kursunun sahibi adam oturdu. Direksiyon hocam binmedi nedense, sinir oldum. Neyse kursun sahibi dedi ki ‘ Yazılı sınavda kurs birincimiz olmuşsun, tebrik ederim dedi. Bilmiyordum:) O an sevindirik oldum tabi öğrenince :))) Hadi bakalım direksiyonda da göster marifetini dedi sonra :)
Müfettiş ooo çok iyi öğretmen hanım hadi gidelim o zaman görelim direksiyonunuz nasıl dedi :)
Sonra sorunsuz çok güzel sürdüm. VE GEÇTİMMMMMMM :)))))))))

Bu hafta ehliyetimi alacağım inşallah.

Sınavdan sonra eve gelmeden markete uğradım, biraz alışveriş yaptım. Şöyle bir güzel yemek yapayım kendime dedim. Ama ne yemek yapsam diye karar veremedim henüz :)) Neyse ki annemlerin eve dönmesine az kaldı :)

Akşama izlemek için birkaç film aldım.
Geçen akşam da bir film izledim. Adı ‘Otostopçu’.

Fena değildi. Filmdeki pis katil sinek öldürür gibi adam öldürüyordu. Evde bütün ışıkları kapatmışım ve pür dikkat filmi izliyordum. Bir an filmdeki katil sanki odamın kapısından girecekmiş gibi oldu :) Kendimi o kadar kaptırmışım ki :)
Aslında romantik film alacaktım ama şu sıralar pek bir duygusalım. Pek iyi gelmeyeceğini düşündüm ve aksiyon film alayım dedim :)


Hava o kadar güzel ki burada. Günlük güneşlik. Aslında evde oturulmaz bu havada. Birazdan yürüyüş yaparım belki. İyi gelir şöyle bir bahar havası soluyayım :))

HERKESE İYİ HAFTALAR DOSTLARIM. SEVGİYLE VE MUTLU KALIN...

14 Mart 2008 Cuma

KEŞKE...

Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı…

Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, “keşke”, onun güzüne denk gelir.

Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç…

Mağlubiyetin takısıdır “keşke”...

Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.

Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, gözyumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir.

Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte…
“Yolunu gözlemeseydim”, “öyle demeseydim”, “terk edip gitmeseydim”, “en güzel yıllarımı vermeseydim” diye diye sızlanır gider.
* * *
“Keşke”nin panzehiri “İyi ki”dir.
İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir.

“Keşke”, çoğunlukla bir “ahh”la kopup gelir ciğerden… Esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden…

“İyi ki” ise, muzaffer bir “ohh”la büyür; cüretiyle öğünür.

“Keşke”li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, “iyi ki”lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar.

Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır.

Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur.

Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır.

O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır “keşke”...

“Şimdiki aklım olsaydı” dövünmesindedir.

Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, “Ne derler” e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar.

“Keşke” cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır.

“İyi ki” öyle mi ya…!

Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır.
* * *
“İyi ki”lerinizi toplayın bugün ve “keşke”lerinizden çıkartın.
Fazlaysa kardasınız demektir.

Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara… Rüzgarlarla koştunuz ya…

“Keşke”leriniz, “İyi ki”lerden çoksa…

Telafi için elinizi çabuk tutun.

Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz “keşke” diye nemlenmesin...

Can Dündar

13 Mart 2008 Perşembe

DÜN GECE VE BU SABAH ...

Bugün sabahın köründe kalktım :)) Saçma sapan rüyalar gördüm bütün gece. Ayyy korkunçtu... Uyandığımda neyse ki rüyaymış dedim. Derler ki kötü bir rüya gördüğünde çeşmeyi aç ve akan suya anlat. Bende öyle yaptım :) Uyur uyanıktım hep bütün gece rüyalar yüzünden... Acaba ne anlama geliyordu böyle karışık rüyalar...
Neyse hayırlara yoralım dimi. Nasıl yorumlarsan öyle olurmuş :))


Gece uyumaya hazırlanırken tam evin önünde bir kaza oldu. Araba haşat durumda. Neyse ki içinde ki adama birşey olmadı.
Sonra uykum kaçtı. Biraz kitap okuyayım dedim. Bayağı okudum ama :)) Az kaldı kitabımın bitmesine neyse ki :)) Müzik dinledim biraz. Dinlerken uyuyakalmışım.
Anlayacağınız uykusuz bir gece geçirdim. Buna rağmen sabah erkenden uyandım...
Kalktığımda saat 06:10'du :)))) Biraz spor yapayım dedim bu kadar erken kalkmışken. Çok iyi geldi.
Sonra yürüyüşe çıktım. Şöyle 45 dk yürüdüm hızlı hızlı.
Akşam ders dönüşü yine yürüyeceğim ama öyle karar verdim.
Yürüyüş yaparken şu an fonda çalan müziği dinliyordum.
Çok beğendim. Gitar sesine bayılırım. Benimde gitarım var ama fırsat bulup yarım bıraktığım kursu tamamlayamadım henüz.
Eve geldiğimde birsürü iş beni bekliyordu. Annemler bu hafta evde olmadığı için her iş bana kaldı tabi. Canım ablama gittiler. Keşke bende gidebilseydim. Ama derslerim olunca gidemedim tabi.
Biliyorsunuz ablam şehir dışında.
Sonra evi toparladım birazcık. Akşama yemek yapacağım daha :))) Ne yapsam acaba diye düşünüyorum. Bakalım :))
Şimdi bir tost yaptım kendime en çift kaşarlısından :)) Dedim biraz birşeyler yazayım çayımı içerken.
O kadar sporun ardından olmadı bu tost ama dediğinizi duyar gibiyim. Aaa kepek ekmeğine yaptım ama :)))

Bugün yine yoğun bir gün beni bekliyor aslında. Bu uykusuzlukla nasıl dayanacağım bakalım. Şimdi bir sürü test hazırlayacağım öğrencilerime. Masanın üzerine kitaplar yığılmış beni bekliyorlar :)
Ben onları fazla bekletmeyim en iyisi :))
SEVGİYLE KALIN HEPİNİZ ...

11 Mart 2008 Salı

BU DA BÖYLE YARIM KALSIN...

Seni sana rağmen yaşadım...

Hep kaçışlarla dolu, hep eksik...

Bir yanını tamamlasam, mutlaka başka bir yerden açık veriyordum. Tamamlamaya uğraştıkça senin gizlerinde kaybolup gidiyordum.

Bedenin değil, ruhuna taliptim ben.

Bu yüzden bu kadar zorlanıyordum.

Ben bir adanın değil, bir kıtanın kaşifiydim...

Yola çıkmıştım bir kere dönüşüm yoktu; ama, öyle çok duraklıyordum ki, geriye dönüp baktığımda başladığım yerden birkaç metre bile uzaklaşamadığımı fark ediyordum.

Üstelik menzilin ucundaki sen, benden daha hızlı yol alıyordun, belli ki kaçıyordun.

Ufukta bile görünmeyen seraptın artık.

Kaç kez "vazgeç" dedim kendime, kaç kez o yolun kenarındaki bir ormana girip yok olmayı düşündüm.

Zaten yaşadığımda bu değil miydi?

Seninle birlikte varlık bulduğumu düşünürken, senin olmaman yokluk hissinden başka ne verebilirdi ki bana?

Oysa nasıl da coşku doluydum başlarken...

Gecelerimi de gündüzlerimi de sana adamaya hazırdım...

Hergün yeni bir yönünü öğrenip şaşıracaktım.

Seninle yaşadığım hiçbirşeyin tadını unutamayacaktım.

Sen, sonbahar rüzgarında kopmuş, serseri bir defne yaprağı, ben sana dal olacaktım.

Hangimiz yaprak hangimiz dal karıştırıyorum artık.

Ben uykuları uyuyalı çok olmuştu.

Şimdi aynı uykuları yeniden uyuyorum.

Acı uykusu, hüzün uykusu, korku uykusu...

Bir gece birinin, bir gece diğerinin sonsuzluğunda kayboluyorum.

Ne garip, kendimi kuşatma altındaki bir ordunun komutanı gibi görüyorum.
Ne çok askerim var bana ihanet eden...
Ben düşmanı alt edemediğimden değil, bu arkadan vuruşlar yüzünden yeniliyorum.
Bir beyaz bayrak gerekiyor artık bana. Bütün mevzilerini kaybetmiş bir komutanın onurunu daha fazla zedelemeden teslim olmayı bilmesi gerek.
Uzun sürmez esaretim.
İçimde bu yenilginin acısını yıllarca taşıyacak olsam bile bir yolunu bulup kavuşurum özgürlüğüme.

Gidiyorum. Geride yaşanmamış zamanları bırakarak. Sen de ürkekliğinle başbaşasın...

Hep tamamlanacak değil ya, bu da böyle yarım kalsın...
Mehmet Çoşkundeniz

9 Mart 2008 Pazar

PAZAR STRESİ VE GÜZEL BİR TARİF :))

Bugün sabah erkenden kalktım. Babam bana araba sürdürecekti. Babamın yanında araba kullanmak büyük bir strestir. Annem ve ablamdan biliyordum. Ve şimdide benim başıma gelmişti. Haftaya direksiyon sınavım var diye gel kızım bir çalışalım dedi. Ayyy dedim şimdi hapı yuttuk işte :))))

Neyse abartmıyorum Pazar pazar sabah yollar boş diye saat 08:00 çıktık babamla yola. Boş bir alana gittik. Tabi ben acayip strese girdim. İnanın direksiyon hocamla o kadar rahat sürüyorum ki. Ve de çok güzel sürüyorum. Neyse oturdum direksiyona. Farklı bir araba tabi. İlk başta bocaladım. Kurstaki arabalar daha mı yumuşak ne dedim içimden, şimdi hapı yuttuk. Neyse çalıştırdım ve kaldırırken bingoooo stop etti. Anlamadım bende. Kursta tam 13 gün araba sürdüm hiç stop ettirmedim ben yaa. İlk öğrendiğim gün bile. Nasıl oldu. Heyecandan mı??? Sonra 30 dk kadar sürdüm ama bana sorun o stresi.

Off yaa çok strese girdim anlayacağınız. Babam sinirlendi birazcık ama neyse ki az sinirlendi :))) Direksiyon hâkimiyetin çok güzel dedi ama işte stop ettirdin dedi. O da alışırsın zamanla dedi. Önce sinirlendi sonra moral verdi anlayacağınız :)

Sonra eve geldik. Güzel bir kahvaltı yaptık. Çok kasvetli bir hava vardı. Çok sıcaktı. Canım hiç dışarı çıkmak istemedi. Bir pasta yapayım dedim. ‘’ Kara Kız’’. Çok güzel bir pasta. Browni gibi oluyor. Resmini çektim ama pek net olmadı sanırım.
Tarifini vereyim hemen ;)))

Malzemeler
1,5 bardak süt ( Ama ben 2 bardak koyuyorum)
1 bardak zeytinyağı
1 paket kakao
3 yumurta (ben 2 yumurta koyuyorum)
1,5 bardak şeker
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 limonun kabuğunun rendesi (isteğe bağlı ama güzel bir reha veriyor)
Damla çikolata
2,5 bardak un

Yapılışı;

Bir kaba 1,5 bardak sütü, 1 bardak zeytinyağını, 1,5 bardak şekeri,1 paket vanilyayı ve 1 paket kakaoyu koy ve iyice karıştır. Ve bu karışımdan büyük bir bardak ayır.
Sonra kapta kalan malzemenin içine 3 yumurtayı kır ve iyice karıştır. Kabartma tozunuda unla beraber ekle ve borcam tepsiye karışımı dök. Önceden ısıtılmış fırına koy. Yaklaşık 30 dk pişir. Pişince fırından çıkar ve kare kare dilimle borcamdan çıkartma ama. Ve sosu yavaş yavaş pastanın her yerine dök. Sosu dökmeden pastayı kare kare kesiyoruz ki sos aralara da girsin. Sos eksik gelirse biraz süt ekleyebilirsiniz sosa. Üzerine de isteğe bağlı damla çikolata koyabilirsin. Ve Hindistan cevizi ile süsleyebilirsiniz. Afiyet olsun :))))

***************************

Umarım iyi anlatabilmişimdir :))))

Bu kekim meşhurdur benim evde. Bayılırlar. Hatta komşumuz ne zaman yaparsan muhakkak bende isterim der. Kendi kıvamını bir türlü tutturamıyormuş.

Sonra güzel bir çay yaptım ve kekimizi yedik. Biraz ders çalıştım. İşte bir pazar daha böyle bitti. Sıkıcı bir pazardı anlayacağınız. Şimdi biraz daha ders çalışıp sonra TV izleyeceğim. Herkese iyi haftalar dostlarım...

SEVGİYLE KALIN...

7 Mart 2008 Cuma

Umudum !!!


Bugün; bütün ağaçlar yüreğimdeydi. Bütün çiçekler gözlerimde...

Güneş, ışıklarını dudaklarıma kondurmuştu.

Neydi kanımı kaynatan bu güzelliğin adı?

Mutluluk muydu? Bugün, Ne varsa hüzünden yana denize fırlattım az önce.

Sanki beklermiş gibi hepsini, hop hop hoplatıverdi dalgalarında.

En güzel maviliğiyle oynaşıp durdu...
"Bak" dedi "fırlattığın hüzünlerine... İşte; onların bendeki hükmü sadece bu!"...
Sonra, şakalaşırcasına bir kaç tuzlu damlasını sıçratıverdi yüzüme...

Gülümsedim mahcup mahcup, onun bu neşesine...

Duruldu. Bir deniz yıldızı bıraktı avuçlarıma.

Yoksa mutluluk bu muydu?

Herkes kalabalıkken, içimdeki yalnızlığı alıp, gidiverdi sihirbaz martılar!

Bir de arkasından o bildik şen kahkahalı bağırışmalar!

Hiç bu kadar güzelini görmemiştim...

Beyazmış meğerse beni, onlarla bütünleştiren mucize!

Kanat çırpa çırpa, yüreğimdeki isyanları uçurdular...

Yaşamaktan aldığım tad; işte buydu! Yoksa mutluluk bu muydu?

Az önce; ağaç oldum, çiçek oldum, güneş oldum, deniz oldum, martı oldum, ölümsüzleştim ...
Meğerse, hep yanıbaşımdaymış bu güzel resim!
Ben çizdim. Adı ''umudum''du!

Yoksa tüm umutlarım beni hiç terketmeyen mutluluğum muydu?

MUTLULUK, HEPİMİZE SADECE KENDİ ÇİZDİĞİMİZ RESİMLER VE UZAKLIKLAR KADAR YAKINDIR....

5 Mart 2008 Çarşamba

AÇIN YOLU BEN GELİYORUM :)))

Yine bir bahar gününden herkese merhaba dostlarım. Bugünlerde o kadar yoğunum ki. Sürekli derslere koşturuyorum, sınavlar yaklaştı diye öğrenciler de çok telaşlı. Beni de strese sürüklediler inanın. Tabi bende KPSS’ye çalışmaya çalışıyorum bu yoğunluğun arasında. Tabi birde ehliyet alacam yaa direksiyon derslerim var bunların yanında.
Bugün ehliyet sınavı belli oldu. Sıkı durun notlarımı yazıyorum.

İLKYARDIM:100
MOTOR:98
TRAFİK:96

Nasıl puan ama :)))) Tabi önemli olan bu değil. Önemli olan direksiyon sınavını geçmek değil mi. Derslerde iyi sürüyorum. Bu hafta direksiyon eğitimim son. Bakalım inşallah direksiyon sınavından da sorunsuz geçerim.

Bugün eğitimde kırmızı ışıkta durduğumda bir araç bana vurdu arkadan. Hiç suçum yok. Çünkü ben duruyordum. Benim hoca çıktı bir hışımla arabadan tabi :)))
Amannn kavga edeceklerdi valla. Çarpan hem suçlu hem güçlü. Benim problemim değil banane diyor yaa adam. Yüzsüz şey ne olacak :) Hem böyle güzel bir hatunun arabasına çarpmışsın suçlusun hem de konuşuyorsun :)))))))))
Neyse ki iki araca da bir şey olmadı. İlk kazamı böyle atlattım işte :) Allah beterinden saklasın…

Buralarda havalar yine çok sıcak. İnanın bugün tek gömlek giydim üzerime ama yine de çok terledim. Yazlık kıyafetlere her an geçebiliriz yani burda. Bir önceki yazımda dedim ‘Yalancı Bahar’ diye ama sanırım gerçekten geliyor bahar hatta yaz…
Ayy şimdiden böyle sıcaksa düşünemiyorum yaz mevsimini :( Kavrulacağız arkadaşlar…


Sevgiyle kalın hepiniz dostlarım.

2 Mart 2008 Pazar

YALANCI BAHAR

Birkaç gündür bizim buralarda resmen yaz havası yaşanıyor. Havada çiçek kokuları… Akşamüstü tatlı ılık bir esinti. Sokağı çıktığınızda görürsünüz ki herkes yazlık kıyafetlerini giymiş bile: )
Pek bahar yaşanmaz zaten buralarda. Hemen biter bahar.

Ama şuan yalancı baharı yaşıyoruz. Bugün bunun kanıtını gösterdi hava. Öğlen dışarıda rüzgâr ve bol bulutlu bir hava vardı. Şuan fena yağmur yağıyor:))) Tekrar kışlık giysilere döndü herkes :)

Yaşamda zaten yalancı bir bahar değil mi sizce??? Kimi zaman mutluyuz, kimi zaman üzgün… Kimi zaman kahkahalarla gülerken birden bir olay bizi ağlatabiliyor. Kimi zaman küçücük bir umut bile bizi çok ama çok mutlu yapabiliyor. Bende öyleyim işte, küçücük şeylerden mutlu olabilen bir insanım.


Bugün mutluyum mesela. Niyemi bilmiyorum. Bir sebebi yok. İçim kıpır kıpır şuan. Böyle yerimde duramıyorum:))))

Bugün dışarı çıkacaktık canım arkadaşımla ama ders çalışmaya karar verdik. Ama neyse ki hava kötüydü bugün. Yani iyi oldu çıkmadığımız.
Ders çalıştım, dinlendim, keyif yaptım bugün evde. Yarın yoğun bir tempo beni bekliyor. Bu yoğun temponun arasına direksiyon kursumda eklendi. Şimdilik iyi sürüyorum ama tabi çok daha iyi olmam lazım. Henüz yoğun bir trafik için acemiyim.
Birazdan bir film izleyeceğim. 'Yandım Ali'...

Sinemada izleyememiştim. Çok güzelmiş!!! Çoğunuz izlemiştir belki de. Sanırım ben geç kaldım biraz:))

Pazar akşamımı dışarda yağmur, koca bir paket cips, yanında cola ve dvd keyfiyle geçireceğim:))

Dostlarım hepinize güzel bir hafta diliyorum. Şöyle bahar tadında kıpır kıpır bir hafta:))))
Sevgiyle kalın hepiniz ...