27 Şubat 2008 Çarşamba
İŞTE ÖYLE BİRİ
26 Şubat 2008 Salı
ARTIK ASKERLERİMİZ ÖLMESİN...

O kadar kötü oldum ki. Ağladım bende çok kötü.
25 Şubat 2008 Pazartesi
BİR HAFTA SONU...


Virajlardan çok kötü olduk. Midem çok fena oldu. Sonra güzel bir yer bulduk pikniğimiz için. Ama karların çoğu erimişti :( Sıcak memleket işte bizim burası. Heryerde yollar kardan kapanıyor bizim burda erimiş... İşte bir kaç fotoğraf daha sizler için.


Biraz mide bulantımız geçtikten sonra başladık yemek hazırlığına. Eniştem hemen mangalı yaktı. Babamdan yardım istemedi. Ben yakacam illa dedi. Ve güzelce yaktı mangalı. Öğrenmiş yakmasını:)) Bizden koca bir aferin aldı :))))
İşte eniştemin mangalı...
Yemeklerimizi yedik. Çaylarımızı içtik ve biraz etrafta gezinti yaptık. Sonra atladık arabamıza ve dönüş yoluna koyulduk. Bu sefer mide bulantısı için hepimiz ilaç aldık.
Dönüştede yoldan size birkaç poz çektim.
Eve geldiğimizde çok yorulmuştuk. Hemen piknik eşyalarını yerleştirdik yıkadık. Sonra güzel bir dvd keyfi yapalım dedik. Ve ''Koro'' filmini izlemeye karar verdik.
Tavsiye ederim dostlarım. Filmi ben beğendim. Film bittiğinde çok geç olmuştu ve hemen yattım. Bu sabahta evime döndüm. Ve hemen sizlerle bu hafta sonunu paylaşmak istedim.
İşte bir hafta sonuda böylece bitti... Herkese iyi haftalar...
22 Şubat 2008 Cuma
BUGÜN VE HAFTA SONU BEKLENTİSİ

Bu hafta direksiyon derslerim başladı. Çok güzel gidiyor. Yakında çok daha güzel araba kullanacağıma inanıyorum :)
Hafta sonu şehir dışına çıkacağım. Benim için güzel bir değişiklik olacak. Biraz stres atayım. Canım ablama gideceğim. Geçen hafta gitmeyi planladığımız ama soğuk ve yağmur yüzünden gidemediğimiz pikniği bu hafta yapacağız. Yeğenlerimle de hasret gideririm. Annem ve babamda gelecek. Ailecek hep beraber güzel bir hafta sonu geçirelim dedik. Sanırım yaylaya gideriz. Bol bol temiz hava alayım. Hem yayla havası hem deniz havası. Birazda biz karlarla fotoğraf çekilelim değil mi :))) Mangalıda eniştem yakacakmış. Babamdan mangal yakma taktiklerini aldı :) Karların içinde en çok sevdiğim şey sucuk ekmek partisi :))) Bol bol resim çekeceğim sizlere.
Herkese iyi hafta sonları dostlarım. Sevgiyle ve Mutlu kalın…
21 Şubat 2008 Perşembe
BİR KADIN...
Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama her kadın çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz, ama asla onu bir Çocuk olarak görmeyeceksiniz.
Bir kadın güçlüdür aslında. Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki Erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile Erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar...
Bir kadın sevgilidir aslında. İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette. Bunun nedeni ise engelleyemedikleri "acımak" duygusudur.
Bir kadın yalnızdır aslında. Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.


Can DÜNDAR
19 Şubat 2008 Salı
BURADA DA YAĞMUR VAR :)

İki gündür aslında çok hastayım. Bu soğuklar bana yaramadı. Üşütmüşüm :( Ve yine grip kapıma geldi. Ne yapalım göndereceğim inşallah :)
Her yerde kar var ama bizim burada bol bol yağmur var. Böyle yağmur olunca bende dün akşama kadar evde kalmayı tercih ettim. Bol bol dinleneyim dedim, hastayım diye. Gündüz olan derslerimi de akşama attım. Ama sonra pişman oldum. Akşam derse gitmek daha zor oldu benim için. Dışarıda fena yağmur vardı. Gök gürlüyordu, şimşekler çakıyordu. Evden çıkmak o kadar zor geldi ki . Dondum resmen ve ıslandım bu hastalığın üzerine. Şemsiye açmakta mümkün değil. Anında ters dönüyor rüzgardan. Eve dönüşte yağmur durmuştu neyse ki.
Aslında böyle havalarda en çok yapmak istediğim şey kahveni ya da çayını alıp sobanın yanına oturup pencereden yağmuru izlemek. Arka fondada mükemmel bir müzik olacak. Ama böyle hafif bir şey çok sesli değil :) Şu an fonda dinlediğiniz şarkı olacak mesela. Kaç gündür bu şarkıyı dinliyorum. Takıldım kaldım. Ayy yine duygusal moda girdim sanırım :) Ama ne yapayım yaa ben böyleyim. Böyle havalarda daha çok duygusallaşıyorum nedense...
Bugün hava yine çok soğuk, ama yağmur yok. Havada tek bir bulut yok. Ama fena bir ayaz ve rüzgâr var. Dışarı çıkarken şapka ve atkımı takmadan çıkmamam gerek. Zaten böyle soğuk havalarda burnum ve yanaklarım anında kıpkırmızı oluyor:) Komik oluyor yani :) Gerçi şimdi grip olduğum içinde burnum kıpkırmızı soğuğa çıkmama gerek yok yine çok komik gözüküyorum :)))
İşte böyle dostlarım. Aman sizde kendinize dikkat edin hasta olmayın. Havalar çok soğuk. Sevgiyle ve sağlıklı kalın...
17 Şubat 2008 Pazar
SOBE :))

Nefesimi kesen anlar;
*Mutlu bir yuvam olsun ve yanında şirinmi şirin pembiş pembiş bir kız çocuğu :) O an sanırım nefesim kesilebilir.
*Devlete öğretmen olarak atandığım an da sevinçten uçabilirim. O kadar çok istiyorum ki. Ahh Ahhh :)
Hemen yapabileceğim ama ertelediklerim;
*Dolabımdaki yüzlerce testi konu konun ve sınıf sınıf ayırıp dosyalamam gerek en başta. Ama her defasında erteliyorum:) Çünkü sanırım 1 günümü alabilir:)
*Devlet sınavları için çok çok sıkı ders çalışmam lazım. Ama sanırım şu sıralar az çalışıyorum ve başka şeyler yüzünden sürekli erteliyorum. Ama bugünden itibaren sıkı çalışmaya yeniden başlıyorum. Söz :)
*Fotoğraf makinemin içindeki resimleri tabettirmem gerek. Ama hep erteliyorum :)
* Terziye tadilata gidecek bir sürü şey var ama bir türlü götüremedim, dolabımın köşesinde duruyor ne zamandır.
Bir daha dünyaya gelsem ve seçme şansım olsa...
*Yine aynı ailenin ve yine küçük kızları olarak doğmak isterdim.
Bende canım arkadaşım Tubikkomu sobeliyorum.
14 Şubat 2008 Perşembe
SEVGİLİLER GÜNÜ


12 Şubat 2008 Salı
KADIN VE MELEK

9 Şubat 2008 Cumartesi
DOSTLUK

İki eli kanda bile olsa ihtiyaç duyduğumuzda koşarak GELEN,
Kederimizi keder BİLEN,
Üzemezsiniz, kıramazsınız KIYAMAZSINIZ.
Fikre ihtiyaç duyduğunuzda sizi sizden fazla düşünüp akıl VEREN,
Beraber olduğunuzda kederiniz BİTİVERİR,
İyi ki var DEDİĞİMİZ,
6 Şubat 2008 Çarşamba
İŞTE ÖYLE BİRŞEY !!!

Hani gök gürler ya arkasından... (Arayıp, aramama arasında gidip gelirsiniz. İçinizden bir ses 'ara' demektedir ve o ses giderek yükselmektedir. Telefon elleriniz-dedir, numaralar aklınızda. Dayanamaz, dokunursunuz tuşlara.)
Hani şimşekler çakar peşinden... (O da çok sevinmiştir sesinizi duyduğuna. 'Nasılsın?' diye sorarsınız; ama, aslında merak ettiğiniz şey 'Bensiz nasılsın'dır.)
Hani bir korku duyar da insan... (Sesini test etmeye çalışırsınız. En ufak bir titremeyi, en ufak bir heyecan kırıntısını kendinize yontarsınız. 'Demek o da etkileniyor' dersiniz. Ya da tam tersi... Sesindeki soğukluğu algılamaktan korkarsınız. O soğukluk, size dair içinde hiçbir şey kalmadığını gösterecektir ve bununla yüzleşmek o an hiç de işinize gelmeyecektir.)
Hani bir şarkı söyler içinden... (Söylemek istediğiniz çok şey vardır. 'Özledim' demek istersiniz; ama, bunu içinizden söylersiniz. Aynı şekilde karşılık görememeyi kaldıramayacağınız için tedirginsinizdir.)
Hani eski bir resme bakarken... (Sahi neden ayrılmıştınız? Neydi bu aşkı bitiren şey? Düşündüğünüzde ne de anlamsız gelir. Belki basit bir kavga, belki bir kıskançlık. Belki de bir ihanet; ama, hiçbir şeyin önemi yoktur artık. Oradasınız -dır, onun yanında. Gözünüzün önünde hep onunla olduğunuz anlar vardır.)
Hani yılları sayar ya insan... (Ayrıldığınız ilk anlarda ne kadar da umutsuzdunuz. Günler, geceler geçmek bilmezdi, sayardınız; ama, bitmezdi.)
Hani gözleri dolar ya birden... (Gözyaşları, hücuma kalkmaya hazır askerler gibi beklemektedir gözlerinizin içinde. Konuştukça ağlamamak için zor tutarsınız kendinizi. 'Neden' demek istersiniz, 'Neden bitti'... Diyemezsiniz, dudaklarınızı ısırırsınız. İçinize akar gözyaşları çaresiz. Zayıflığınızı anlamasını istemezsiniz.)
Hani yıldızlar yanıp sönerken... (Oydu yıldızınız bir zamanlar. Siz her yıldıza onun adını verirdiniz.)
Hani bir yıldız kayar ve insan... (Ama yoktur o yıldız artık. Yıldızsız gecelerde yaşamaya mahkumsunuzdur ya da kendinize yeni bir yıldız bulmuşsunuzdur.)
Hani bir telaş duyar ya birden... ('Ne yapıyorum ben?' diye sormaya başlarsınız bir anda. Telefonu 'Kendine iyi bak' sözüyle kaparsınız ve yalnız kalırsınız. Bir garip duygu çöker omuzlarınıza... Ve o duyguyla uyuyakalırsınız.)
Sabah uyanırsınız ve sorarsınız kendinize 'Neydi bu?'... Cevabı yoktur.
Çünkü 'işte öyle bir şey'dir bu... O an yaşadığınız ve belki de bir daha hiç yaşamayacağınız bir şey...
4 Şubat 2008 Pazartesi
''SEVDİĞİNİZİ SÖYLEMEKTEN KAÇMAYIN''

Sürekli birilerini sevme ihtiyacı duyarız. Sevildiğimizi duyabilmek, başka bir biçimiyle de ‘’onay’’ almak için elimizden geleni yaparız. Sonra da ‘’Bu kadar sevdiğim bir insan, bana nasıl böyle bir kötülük yapar’’ diye haksızlığa uğradığımızda acılar içinde kıvranırız. Her insanın sevgiliye, sevildiğini hissetmeye ihtiyacı vardır. Sevgilisi tarafından eşi, annesi, babası, kardeşleri, iş arkadaşları ve çevresinde önemsediği insanlar tarafından sevildiğini hisseden kişi nasıl da ayaklarının üzerinde güçlü durur.
Kadınlar durmadan tekrarlanmasını isterler sevgi sözcüklerinin. Erkekler de kadınların ağzından bolca duyarlar bu sözcükleri. Kadınlar her seni seviyorum dediğinde ‘’ Sen de beni seviyor musun? ’’ sorusunun yanıtını da almak ister. Bu kendilerini güvenmediklerinden, karşılarındaki kişinin onları sevip sevmediğini kontrol etmek ya da sevdiğini bilmediklerinden değildir...
Yalnızca ‘’Hayatımdan memnunum, senin de memnun olmanı istiyorum ve elimden geleni yapıyorum’’ un cevabını alabilmek içindir...
Kadınların nasıl yetiştirildiğini bir düşünün. Aileyi memnun etme, hayaller, çocukları sevme, koruma, bolca fedakârlık, fedakârlık... Tamam, erkekler de bu ‘’memnun etme’’ lerle yetişiyor ama onlar ‘’maddi memnuniyetler’’ aşılanarak büyüyorlar. Kadınların ihtiyaçlarını karşıladıkları ölçüde sevgililerinden de emin olunmasını bekliyorlar. Bu onların sevgilerinin kanıtı haline geliyor. Ah bir bilseler insanın sevildiğini duymak ya da birini sevdiğini söylemek kadar ihtiyaç duyduğu başka şey olmadığını...
‘’Sana sevdiğimi göstermek daha çok hoşuma gidiyor.’’ Bu da erkeklerin ağzından sıkça duyulan bir cümle. Sevgiyi duymak kadar hissetmek de önemli . Ama o sihirli iki sözcük var ya, dünyaya bedel geliyor insana. Stresli, yorucu bir günün ardından ya da hayatımızda her şey yolunda giderken gönderilen bir öpücük, size sarılması yanında, gözlerinizin ta içine bakarak ‘’ Seni seviyorum’’ demesini istemez miydiniz.?
Bambaşka iki kişilik farklı hayatlar... Bir araya gelip, uzlaşmak o kadar kolay mı? Doğrularınız arasında ortayı bulmak olduğu gibi, günahıyla sevabıyla kabul etmek... Zor,çok zor...
İki güzel kelimeyi söylemek çok mu zor?
3 Şubat 2008 Pazar
HASTAYIM:(

Hemen nane-limon yaptı annem. Biraz iyi geldi ama hala geçmedi. Akşam içinde güzel bir çorba yapayım sana dedi. Çünkü pek birşey yiyemiyorum:(
Dün üşüttüm sanırım. Ders verdiğim öğrencinin evi çok soğuktu. Dondum ve bir ara parmaklarımın mor olduğunu fark ettim derste. Soba yanıyordu ama kendi kendini ısıtıyordu soba sanırım:)
Sonra eve gelip duş aldım ve yeniden evden çıktım. Başka bir dersim daha vardı ordanda arkadaşımla buluşacaktım. Saçlarımı kurutmuştum ama işte bile bile hastalığı davet ettim kendime sanırım…
Şu an ev misafir dolu. Anlatamam kalabalığı! Babama geçmiş olsuna gelmişler. Bende bu halde pek çıkamadım yanlarına. Çünkü felaket gözüküyorum:(
Öyle işte canlarım, hasta halimle ancak bu kadar yazabildim sizlere...
SEVGİYLE VE SAĞLIKLI KALIN LÜTFEN:)
- Muhabbet Çiçeği
- Çoğu zaman duygusal, bir o kadar neşeli. . Hep umut dolu , sevgi dolu. Mutluluğun paylaşmaktan geldiğine inanan tomurcuk bir çiçek :)
